2024-12-03
Skip Navigation Links
Destpêk/Anasayfa
Pêwendî/İlişki
Lînk
Skip Navigation Links
Video
Album
Arşîv
Kemal Burkay
 
İstanbul kışından izlenimler
2012-03-03 13:08
Kemal Burkay
Sevgili okurlar, siyasi çekişmelerden ve siyasete dair yazılardan gına getirmiş olmalısınız. İşte size bir kış mevsiminden izlenimler ve iki rubai. Her ne kadar söz konusu rubailer siyaseten pek masum olmasalar bile…

Bu yıl kışı ülkede, ama Kürdistan’da değil, “Türkiye’nin en büyük Kürt kenti” diye nitelenen şu güzelim İstanbul’da geçiriyorum. Stokholm’un karanlık, soğuk ve bol karlı kışlarından sonra, burada ılıman, bol güneşli bir kış mevsimi yaşayacağımı sanmıştım. Ne gezer!

Aralıktan başından beri fırtına, kar-yağmur savurup duruyor. Zaman zaman kent beyaza boyandı, yollar, pencere saçakları buz tuttu. Sık sık kenti sis bastı. Şu mart başında da gözümüz baharı gözlüyor. Ankara dersen tüm İç Anadolu gibi, on yıllardır görülmemiş biçimde kalın karla kaplı. Bizim oraların, Kürdistan’ın durumu ise malum, bu yıl kentler 2-3 metre kara gömüldü. Böylesi benim çocukluğumda bile görülmüş şey değildi.

Buna karşılık, üstümüzde ne İsveç’teki türden kozmonot giysilerini andıran kalın giysilerimiz var, ne de İstanbul evlerinin, büroların büyük bölümü İsveç’teki gibi soğuktan korunaklı.

Geçen gün sokakta başıboş gezinen, kapkara tüyleri karlanmış buzlanmış çok sevimli bir köpeğe rastladım. Benim üç yıl önce yitirdiğim ve bir türlü unutamadığım Titi’ye benziyordu. Ama bu ona göre kocamandı. Bahçe çitindeki, kırmızı meyveleri karlarla örtünmüş üvez ağaçlarının yanı sıra onun da resmini çektim. Meğer bu dostça ilgiyi bekliyormuş. Ellerime süründü, eldivenimi ısırıp kaçırdı ve peşime takıldı. Ama ne yazık ki onun için bir şey yapamazdım, ancak azarlayarak benden ayrılmasını sağladım.

Tanıdıklarım, bu kışı-karı sen getirdin diye takılıyorlar. Olur mu olur… Böyle düşünenler, daha ben gelmeden, bu karı-fırtınayı getirmeden önce de vardı. Herhalde bu kaygıyla, 31 yıl gurbetten sonra da olsa dönmemi istemediler, kendilerince kuzeyden soğuk bir hava gelecekmiş gibi yorumladılar… Öte yandan telaşa gerek yok. İstanbul’a da Kürdistan’a da baharın gelmesi yakındır. Hayatsa bütün mevsimleriyle güzel. Bütün mesele, güçlüklerine, bazen acılarına rağmen kışı da sevebilmek. Karda fırtınada bile bir güzellik bulmak, gülümseyebilmek…

Dostlarım, tanıdıklarım gibi, medyadan dostlar da zaman zaman sordular bana, geldikten sonra şiir yazdım mı diye. Doğrusu uzun zaman hiç yazmadım. Bu, gezdiğim yerlerde güzellikler olmadığı, ya da beni duygulandıracak anlar, manzaralar olmadığı için değil elbet, bunlar vardı. Hele köyümde iki gün süreyle yaşadıklarımı bir yazıyla anlatmıştım. İzmir ve Çukurova gezimi de. Ama şiir başka şey. Bunun için köşenize çekilmek, içinizi dinlemek, ya da bir başınıza kırlara açılmak, böylesi bir yoğunluk gerekiyor sanırım. Herhalde buna zamanım olmadı. Geldiğimden beri günlerim bir fırtınada gibi geçti. Fırtına ile boğuşurken şarkı söylenir mi, bilmem… Öyle bir durumda şiir yazmak da kolay değil.

Yine de son günlerde bir Türkçe şiir (bir dosta bir tür kısa mektup), iki de Kürtçe rubai yazdım. Bu Kürtçe rubaileri, Kürtçe bilmeyen okurlarım için Türkçeye de çevirdim ve onları aşağıda veriyorum.

Ger ji ezman ker bıbare divê yek ji wan bibî?
Wek şıvanê tırsonek ji ber gur birevi biçî?
Li vê bazarê ku aqil kêm û vîcdan kesad e
Ma dıvê tu jî xwe şaş bikî yek ji boman bibî?
2 Adar, 2012

Gökten eşek yağsa biri de sen mi olmalısın?
Korkak çoban misali bırakıp kaçmalı mısın?
Bu pazarda ki vicdanlar kesat, aptalı boldur
Buna bakıp o çoklardan biri mi olmalısın?
2 Mart, 2012

Zana ew e, xwe şaş nake li ber ba û bahozan
Heval ew e, li pişt te ye himber keleş û dizan
Dildar ew e, bo pere û post ji yar nabe tucar
Dost ew e, guh nade dengê bêbext û xêrnexwazan
2 Adar, 2012

Bilge kişi odur, tipide fırtınada şaşmaz
Yoldaş odur ki dar günde seni yalnız bırakmaz
Gerçek sevdalı para post için ayrılmaz yardan
Dost dediğin de kalleşe, kötüye kulak asmaz
2 Mart,2012

Print