2024-03-29
Skip Navigation Links
Destpêk/Anasayfa
Pêwendî/İlişki
Lînk
Skip Navigation Links
Video
Album
Arşîv
 
Burkay: Buna 'halk savaşı' demek için çıldırmış olmak gerekir
2016-02-03 16:27
Hürriyet Gazetesi’nden Ahmet Hakan’ın Kemal Burkay’la yaptığı, 03.02.2016 Çarşamba günü yayınlanan söyleşiyi aşağıda yayınlıyoruz:

1960’lı yıllardan beri kendisini Kürt sorununun çözümüne adamış bir Kürt siyasetçi. Başından beri Kürt sorununun şiddete başvurmadan çözülebileceğini savundu. Hapis yattı, sürgüne gitti. Kürt sorununun çözümü için federalizmi savundu. Kemal Burkay, bugün gelinen durumun hem devlet, hem PKK açısından açık bir başarısızlık olduğunu söylüyor ve ekliyor: Olan hep Kürt halkına oluyor.

Kemal Burkay, PKK’nın başlattığını iddia ettiği “halk savaşı”na şiddetle karşı çıkıyor. İşte Burkay’ın açıklamaları:

*

-Kürt kentlerini savaş alanına çevirdiler, mahvediyorlar. Kürt halkı perişan oldu, göç ediyor, her şeyini bırakıp gidiyor. Sokaklarda insanların cesetleri kalıyor. Tarihi kentler yerle bir oluyor. Buna “halk savaşı” demek için bir insanın çılgın olması lazım, acımasız olması lazım. PKK’nın yaptığı çok büyük bir yanlıştır. Bu savaşta PKK’nın sorumluluğu çok büyük...


Fotoğraflar: Murat ŞAKA

-Bu savaş Kürt halkına çok büyük zarar verdi. AKP politikalarından memnun olmayabiliriz, rahatsız olabiliriz, birçok uygulamasını demokrasi ile bağdaştırmayabiliriz. Ve tüm bu noktalarda sonuna kadar haklı olabiliriz. Ama buna karşı izlenecek yol şiddet olamaz.
-Şiddet en fazla gariban Kürtleri vuruyor. Sur’da, Cizre’de yaşananlara bakın. “Halk savaşı” deniliyor ama halk bırakıp kaçıyor. Hangi açıdan bakarsanız bakın PKK’nın yaptığı devrimci mücadele tarzı değildir. Makul bir mücadele tarzı değildir.

*
-Yapılması gereken şuydu: Siyasi kanalları iyi işletmek. Bunu başaramadılar. PKK, buna engel oldu. HDP de direnemedi. 80 mebusla gelmişsiniz, parlamentonun üçüncü partisi olmuşsunuz, yüze yakın yerel yönetimi kontrol ediyorsunuz, bunlar büyük olanaklar.

*
-Kitleleri harekete geçirmeleri gerekirdi. Hem parlamentoda hem yerel planda barışçı gösterilerle tepkiler dosta düşmana gösterilmeliydi. O zaman hem Türkiye hem de uluslararası kamuoyunda çok büyük destek kazanılacaktı.

BİR KEMAL BURKAY PORTRESİ

Kürt sorununa adanmış bir ömür




SİZ nerede dünyaya geldiniz?
KEMAL BURKAY:
Dersim’in bir köyünde. 1937 yılında.

İlk tahsilinizi nerede yaptınız?
KEMAL BURKAY:
Babam bizim köye komşu bir köyde eğitmendi. İlkokul üçüncü sınıfa kadar orada okudum, sonra kendi köyümüzde okulu bitirdim. Malatya Akçadağ Köy Enstitüsü’ne gittim. Bizim gibi köy çocukları için tek imkân orasıydı. Öğretmen oldum. Ardından lise fark derslerini vererek Ankara Hukuk Fakültesi’ni bitirdim.

Politik faaliyetleriniz ne zaman başladı?
KEMAL BURKAY:
Fakülteye kaydolduğum zaman 19 yaşındaydım. Solcu, sosyalist olarak tanımlıyordum kendimi. O zamanlar Türkiye’de güçlü bir sosyalist hareket yoktu. Daha çok edebiyatla ilgilenen insanlardık. Sosyalizmi de öğrenebildiğimiz kadar öğrenebilmiştik. Sol yayınlar yasaktı.

*

Kürt sorununa ne zaman ilgi duymaya başladınız?
KEMAL BURKAY:
1959 yılıydı. “49’lar tutuklaması” diye bir olay yaşanmıştı. 49 Kürt aydın, öğrenci tutuklanmıştı. İstanbul Harbiye’de bir yıla yakın süre hücrelerde kaldılar. Demokrat Parti iktidarının son dönemiydi. Önemli bir olaydı o dönemde. Benim Kürt sorununa ilgi duymamda bu olayın etkisi büyüktür.

Legal politik faaliyetlere 1960’tan sonra başladınız sanırım.
KEMAL BURKAY:
Evet... 1960’tan sonra Türkiye İşçi Partisi’ne girdim. Biz o zamanlar TİP içinde “Kürt aydınlar” olarak bir kanat gibiydik.



“TİP’in Kürt kanadı” mı diyorlardı size?
KEMAL BURKAY:
Öyle deniyordu ama bayağı uyumlu bir çalışma içindeydik. Aramızda hiç ciddi sorun çıkmadı. Esas ayrışma 12 Mart’tan sonra oldu. 12 Mart’ta tutuklandım, sonra yurtdışına çıktım. İki yıl sonra Türkiye’ye döndüm. O zaman biz Kürt solcular olarak kendi partimizi kurma ihtiyacı duyduk. 1974’te “Kürdistan Sosyalist Partisi”ni kurduk.

Legal değildi bu parti değil mi?
KEMAL BURKAY:
İllegaldi. O zamanlar bırakın Kürt sorunu etrafında örgütlenmeyi, böyle bir sorunun tartışılması bile mümkün değildi.

Hedefi neydi partinin?
KEMAL BURKAY:
Kürtler için federal çözüm istiyorduk. Bunun yanına da sosyalizmi koymuştuk.

Şiddet var mıydı?
KEMAL BURKAY:
Yoktu. Biliyorsunuz daha 60’lı yıllarda solun bir kesimi silahlı mücadeleyi önemsiyordu. Bize göre silahlı mücadelenin koşulları yoktu. Bu anlayışımız 70’li yıllarda da devam etti. Biz de devrimci görüşler taşıyorduk ama maceracı değildi. Biz kitleleri örgütleyerek değişimi sağlamayı düşünüyorduk.

Ne gibi faaliyetler yapıyordunuz?
KEMAL BURKAY:
Yayın yapıyorduk. “Özgürlük Yolu” dergisini çıkardık. “Roja Welat” adlı yarı Türkçe, yarı Kürtçe bir dergi çıkardık.

Baskı gördünüz mü?
KEMAL BURKAY:
Polis baskını vardı. “Roja Welat”ın baskısını engellemek için bizi çok sıkıştırdılar. Sonra 12 Eylül darbesi geldi ve her şey yasaklandı.

Siz ne yaptınız 12 Eylül’de?
KEMAL BURKAY:
Darbeyi hissettik. Aramızda bir değerlendirme yaptık. Arkadaşlarım bana “Sen yurtdışına çık” dedi. Ben de darbeden önce Nisan 1980’de yurtdışına çıktım.

Nereye gittiniz?
KEMAL BURKAY:
Önce Lübnan’a gittim. Lübnan’dan Almanya’ya geçtim. Sonra da İsveç’e.

İsveç’e sığınma talebinde bulundunuz mu?
KEMAL BURKAY:
Bir süre bulunmadım. 12 Eylül’ün etkisinin kısa süreceğini düşündüm ama baktım ki iş uzayacak o zaman sığınma talebinde bulundum.

O sırada siz Türkiye’de arananlar arasında mıydınız?
KEMAL BURKAY:
Ben yurtdışına çıkmadan önce bizim partiye yönelik bir operasyon yapılmış, arkadaşlarımızdan bazıları tutuklanmıştı. Ben de aranıyordum. Ben yurtdışındayken vatandaşlıktan çıkarıldım. Özal döneminde bir yasa çıktı ve herkes gibi ben de otomatik olarak vatandaşlığı alınmış olundum.

İsveç’te ne kadar kaldınız?
KEMAL BURKAY:
30 yıl. Sürekli dolaşıyordum. Sosyalist ülkelere gittim. Sovyet Devrimi’nin yıldönümüne katıldım Moskova’da. İran üzerinden Kürdistan bölgesine geçtim. Suriye’ye yolum düştü çok sık.

Bu arada Türkiye’deki şartlar yumuşamıştı. Türkiye’ye neden dönmediniz?
KEMAL BURKAY:
Hakkımda davalar vardı. Aranıyordum. Bu tip davalarda zamanaşımı 10 yıldır, uzatmalarla birlikte 15 yılı bulur. Ama benim davayı uzattılar, düşürmediler. Kitabına uydurup 30 yıldan fazla uzattılar. Benim gelişimden kısa bir süre önce dava düştü.

O zaman siz dava düştüğü için mi Türkiye’ye gelebildiniz?
KEMAL BURKAY:
Aynen öyle. Daha önce gelsem tutuklanacaktım. Benimle ilgili çok şey söylendi, söyleniyor. AK Parti getirdi falan diyorlar. Oysa alakası yok.

4.5 yıldır Türkiye’desiniz. İsveç’teki hayatınızı özlüyor musunuz?
KEMAL BURKAY:
Keşke İsveç’te kalsaydım diye düşünmedim. Yurtdışı isteyerek çıkmayanlar için çok zordur. Hem memleket hasreti çekersiniz hem de mücadele alanından uzakta kalırsınız. Öte yandan bazıları bu işi bir hasret hastalığına dönüştürürler. Benimki öyle olmadı. Çünkü çok meşguldüm. İnsan ürettikçe sıkılmaz.

Türkiye’de olmaktan memnun musunuz?
KEMAL BURKAY:
Memnunum.

PKK değişik etkiler altında

KEMAL Burkay’dan bir PKK analizi:
“PKK denilince aklınıza tek merkezden yönetilen, kararları kendi özgür iradesiyle alan bir örgüt gelmesin. Öcalan’ın liderliği de şu anda sanıldığı kadar güçlü değil. Kandil’de bir birlik yok bence. Kandil üzerinde İran’ın, Suriye’nin ve Türkiye derin devletinin etkisi var. Kandil’de değişik odaklar var, bunların bir kısmı barıştan
yana değil.”


‘Gülümse’, 1964’ün en beğenilen şiiriydi

SİZİN bir de edebiyatçı yönünüz var. Şairsiniz.
9 şiir kitabınız var,
3’ü Kürtçe.
KEMAL BURKAY:
Evet. 50’li yılların sonlarında başladım şiire. İlk şiirim 1958’de Yeditepe dergisinde yayınlandı.

Hangi edebiyatçılarla dostluk yaptınız?
KEMAL BURKAY:
Yaşar Kemal, Hasan Hüseyin Korkmazgil, Cemal Süreya, Metin Demirtaş... Hepsi arkadaşımdı.

Sizin Türkiye kamuoyunda en çok bilinen şiiriniz “Gülümse”. O şiirden yapılan besteyi Sezen Aksu söyledi. Beğendiniz mi besteyi?
KEMAL BURKAY:
Evet, beğendim. Şiirin havasını veriyor. Aynı şiiri daha önce Rahmi Saltuk da bestelemişti. Ben o şiiri 1963’te yazmıştım. 1964’teki Varlık Yıllığı’nda çıktı. Şair Ceyhun Atıf Kansu, yıllığın en güzel şiiri seçmişti. O dönemde edebiyat çevrelerinde epey ün kazanmıştı.

Yeni Türkü de sizin Mamak Cezaevi’nde yazdığınız Mamak Türküsü adlı şiirinizi besteledi.
KEMAL BURKAY:
70’lerde yapılmıştır o beste... İlk hazırladıkları taslağı bana evlerinde dinlettiler. Çok beğendim.

BURKAY’DAN İKİ ŞİİR

MAMAK TÜRKÜSÜ

Geldiğimizde otlar yemyeşildi/ve kuzeydeydi güneş/Kömür deposu boşaldı işte/Mamak’a sonbahar geldi.
Güneş altında tutsaklar/Geçen sonbahara bakıyorlar/Şirin mi şirin gecekondu evleri/Samsun Asfaltı’nda otomobiller/Ne güzeldir yollarda olmak şimdi.

GÜLÜMSE
Hadi gülümse bulutlar gitsin/İşçiler iyi çalışsın, gülümse/Yoksa ben nasıl yenilenirim/Belki şehre bir film gelir/Bir güzel orman olur yazılarda/İklim değişir, Akdeniz olur, gülümse.
Sazlarım vardı, ırmaklarım vardı çok/Çakıl taşlarım vardı benim/Ama sen başkasın anlıyor musun/Tut ki karnım acıktı, anneme küstüm/Tüm şehir bana küskün/Bir kedim bile yok anlıyor musun?
İklim değişir, Akdeniz olur, gülümse.

Devlet de kusurlu

BUGÜN gelinen noktada kimin sorumluluğu var?
KEMAL BURKAY:
Hem devletin sorumluluğu var, hem PKK’nın. Devletin en büyük sorumluluğu Kürt sorununu çözmemesidir. Çözüm görevi, en başta devletindir.

Ama AK Parti döneminde ret, inkâr ve asimilasyon politikalarına son verildi, önemli adımlar atıldı.
KEMAL BURKAY:
Eğer Kürtlerin varlığını kabul etmek, ret politikasına son vermekse... Bunu ilk yapan Demirel’dir. “Kürt realitesini tanıyoruz” demiştir. Özal döneminde “Kürt sorunu silahlı yöntemlerle çözülmez” dendi. AK Parti döneminde de olumlu adımlar atıldı ama bir çözüm projesi yoktu.


Print