2024-10-14
Skip Navigation Links
Destpêk/Anasayfa
Pêwendî/İlişki
Lînk
Skip Navigation Links
Video
Album
Arşîv
 
HAK-PAR Genel Başkan Vekili Necati Bayram’ın kongre konuşması
2016-04-27 00:34


Kürdistan’ın dört parçasından,

Avrupa metropollerinden ve Türkiye’nin çeşitli siyasi parti ve sivil toplum örgütlerinin saygın temsilcileri olarak kongremize katılıp bizi onurlandıran Değerli konuklar!

Yoldaşı olmaktan hep gurur duyduğumuz,

katkılarıyla bizi yalnız bırakmayan,

Özgürlük mücadelemizin mimarlarından,

eski genel başkanımız sayın Kemal Burkay,

Sayın Basın mensupları,

Kürt halkının özgürlük mücadelesini zafere taşımak üzere,

çağdaş demokratik barışçıl bir seçenek yaratan

ve bu güne taşıyan Değerli HAKPARlılar!

Partimizin 1. Olağanüstü Kongresi’ne hoş geldiniz.

Hepinizi saygıyla muhabbetle selamlıyorum.

Parti Meclisimiz bu kongreyi elim bir trafik kazasında yitirdiğimiz Genel başkanımız Fehmi Demir’e adamıştır.

Bu vesileyle, başta Fehmi Demir olmak üzere Kürt halkının özgürlük mücadelesinde yaşamını yitiren tüm arkadaşlarımızı saygıyla anıyorum.

Anıları önünde bir kez daha eğiliyorum.

Onlara verdiğimiz sözde duracağız.

Bir ömür adadıkları mücadelelerini büyüterek sürdürecek ve mutlaka zafere ulaştıracağız.

Dostlar;

Yüz yıl önce Ortadoğu’da Kürt halkının aleyhine şekillenen statüko çöküyor.

Kürt halkı özgürlük yolunda her gün yeni bir mevzi kazanarak yürüyor.

Irak’ta Kürt halkına kan kusturan BAAS rejimi artık yok.

BAAS kimyasal silahlarla, katliamlarla, enfallerle halkımızın meşru haklarını gasp etmeye kalkışmıştı.

Ne yazık ki Saddam sonrası da, Irak’ı yönetenler adil olmayı seçmediler.

Çağdaş, demokratik, federal bir rejim inşa etmeyi başaramadılar.

Dünyanın en zengin kaynaklarına sahip Irak’ı terör ve iç savaş bataklığına çevirdiler.

Irak’ta bir arada yaşamayı her gün biraz daha imkansız hale getirdiler.

Bu nedenle Güney Kürdistan bağımsızlık yoluna girdi.

Bu yol haklıdır, meşrudur.

Ana sütü kadar helaldir.

Biz HAK-PAR olarak bu yürüyüşü coşkuyla selamlıyoruz.

Yine Suriye’de de BAAS rejimi can çekişiyor.

Suriye’de Sünni, Nusayri Arap, Kürt, Dürzî ve diğer etnik gruplar bir arada yaşıyor.

Esad Rejimi de baskı politikalarını seçti.

Halkın en sıradan, meşru ve demokratik talebini bile kanla bastırdı.

Bu gün onun da sonunu izliyoruz.

BAAS rejimi kendi iktidarını korumak için kentleri bombalamaktan çekinmedi.

Suriye’yi bir kan gölüne, terör bataklığına çevirdi.

Kentler yakılıp yıkıldı.

Yüz binlerce insan yaşamını yitirdi.

Milyonlarca Suriyeli ülkesini terk ederek mülteci durumuna düştü.

Esad ise Rusya’nın, İran’ın karanlık örgütlerin desteğine muhtaç,

Suriye’nin bir bölgesine sığınarak ayakta kalmaya çalışıyor.

Suriye’deki bu zalim rejimin de sonu yakın.

Suriye’yi de tıpkı Irak gibi, en azından federal bir yapı bekliyor.

Doğrusu da budur.

Yeri gelmişken batı Kürdistan için de birkaç şey söylemek isterim.

Biz HAKPAR olarak hep Batı Kürdistan ile dayanışma içinde olduk.

Savaşın Kürdistan’a taşınmamasını istedik.

Kürt kentlerinin saldırılara karşı el birliğiyle savunulmasını önerdik.

Esad rejiminin kirli oyunları karşısında duyarlı olunması gerektiğini dile getirdik.

Sayın Barzani’nin girişimleriyle Batı Kürdistan örgütleri arasında yapılan mutabakatları destekledik.

PYD nin Kürt örgütlerine karşı geliştirdiği baskıcı politikaları mahkum ettik.

Dileğimiz iç savaşın bir an önce sona ermesidir.

Suriye’de yeni bir anayasa yapılmalıdır.

Batı Kürdistan’ın statüsü de bu anayasada güvenceye kavuşturulmalıdır.

İran’a ve Doğu Kürdistan’a gelince;

İran da despot mollalar rejimi ülke içinde en temel insan haklarını dahi pervasızca ayaklar altına alıyor.

Halkı baskı cenderesi içinde tutuyor.

Bölgenin istikrasız hale gelmesinde İran’ın payı var..

Etnik ve mezhepsel çatışmaların körüklenmesinde önemli bir işlev görüyor.

İran, Doğu Kürdistan’da devlet terörünü sürekli hale getirmiştir.

Güney Kürdistan’ın iç işlerine de müdahale etmeyi alışkanlık haline getirmiştir.

Kendi politikalarına hizmet etmeleri için Kandil üzerinde baskı oluşturmaktadır.

Esat rejimi ile beraber Batı Kürdistan’ı yönlendirdiği sır değil.

Ortadoğu’da hemen her çatışmanın, karışıklığın altından O çıkıyor.

Biz HAK-PAR olarak,

İran da Kürt halkının özgürlük mücadelesini yürüten dostlarımızı selamlıyoruz.

İnanıyoruz ki Doğu Kürdistan’da da halkımız özgürlüğüne kavuşacaktır.
Türkiye’ye gelince;

Türkiye’de de Türk devletini yönetenler, Kürt halkının meşru hakların tanımadılar.

Yok saymayı, kanla bastırmayı seçtiler.

Ancak halkımız özgürlük talebinden asla vazgeçmedi.

Bu gün de, Türkiye’nin en önemli, yapısal sorunlarının başında Kürt sorunu gelmektedir.

Kürt sorunu devletin red –İnkar ve asimilasyon politikalarının ürünüdür.

Kürtlerin halk olmaktan kaynaklı haklarının gasp edilmesi ile sürüp gelmektedir.

Adil bir çözüme kavuşturulamadığı için de giderek ağırlaşmaktadır.

Kürt sorununda şiddete, bastırmaya dayalı politikaların çözüm olmadığı görülmelidir.

Bu politikalar Türkiye’nin demokratikleşmesini frenliyor.

Sıkça askeri darbelere yol açıyor.

Türkiye’nin ekonomik olarak geri kalmasına neden oluyor.

Bu gün geçmişte izlenen politikalar revize ediliyor.

Kürt sorununun görece serbestçe ve yaygın olarak tartışılıyor olması iyi bir gelişmedir.

Bu sorunun çözümü için kimi olumlu adımların atılması da elbette önemlidir.

HAKPAR bu adımların önemini hep vurguladı.

Kürt meselesinin ağırlığına uygun gerçekçi cesur politikalarla geliştirilmesini savundu.

Ancak bu gün de, Devleti yönetenler patinajı sürdürüyor.

Kürt meselesini çözüme kavuşturmak için ortaya koydukları somut bir proje yok.

“Açılım” , “çözüm ve barış süreci”, “milli birlik ve kardeşlik projesi” gibi isimler altında yürütülen politikalarla oyalanıldı.

“tek devlet, tek bayrak, tek millet” gibi geleneksel politikalarda, üniter devlet anlayışında ısrar edildi.

Kürt meselesi PKKye ve onun silahsızlandırılmasına indirgendi.

Bu çözümsüzlük politikalarında patinaj yapmaktı.

Sonucu da öyle oldu.

Biz HAKPAR olarak silahlı çatışmanın sonlandırılmasını istiyoruz.

PKK silah bırakmalıdır.

Devlet de sorunun çözümüne uygun adımlar atmalıdır.

Bunlar Kürt halkının temel haklarını tanıyan adımlar olmalıdır.

Ancak ne PKK silah bırakmaya yanaştı,

ne de devlet Kürt halkının meşru haklarını tanıyacak adımlar attı.

Taraflar bir birini oyaladı.

PKK İran ve Suriye rejimlerinin teşvikiyle, militanlarını çekmeyi durdurdu.

Bölgede asayiş güçleri oluşturmaya, yol kesme, vergilendirme gibi yollara başvurmaya başladı.

Kürt kentlerini bombalarla, mayınlarla doldurdu.

Devlet de kalekollar inşa ederek, ortaya somut bir proje koymayarak önemli bir fırsatı kaçırdı.

Bildiğiniz gibi HDP Cumhurbaşkanlığı seçimlerine aday çıkararak katıldı.

Türkiyelileşme politikası ve barışçıl çözüm söylemleriyle Haziran 2015 seçimlerine girdi.

80 millet vekili de çıkardı.

Halk PKK nin silahlı mücadeleyi bırakarak legal sürece dahil olmasını istiyordu.

Mücadelenin barışçıl yollarla sürdürülmesini destekliyor ve talep ediyordu.

Ancak umulan olmadı.

Kobani Olayları başladı.

Suruç’ta patlatılan bomba ve polislerin öldürülmesi her şeyi ters yüz etti.

Nihayet bir birini kovalayan olaylar ile yeniden çatışmalı sürece girildi.

PKK kimsenin akıl erdiremediği “öz yönetim”ler ilan etmeye başladı.

Varto, Silvan, Nusaybin, Şırnak, Cizre, Sılopi, Sur, Yüksekova gibi pek çok ilçenin yoksul mahallelerinde barikatlar kurdu.

Hendekler kazdı. Savaşı şehirlere taşıdı.

Devlet ise Güney Kürdistan’daki PKK kamplarına bomba yağdırmaya başladı.

İlçeleri Ağır silahlarla kuşattı, sokağa çıkma yasaklarıyla operasyonlara başladı.

Çok sayıda sivilin yanı sıra, 400 dolayında Polis- asker, korucu 5000 dolayında PKK li yaşamını yitirdi.

Harabeye çevrilen bu ilçelerden yüz binlerce sivil evlerini terk etti.

Esnaf iflasa sürüklendi.

Bu savaşın, Kürtlerin hak ve özgürlük talepleriyle bir ilişkisi yoktur.

PKK’nin “halk savaşı “ adıyla yürüttüğü bu savaş “halk karşıtı” bir savaştır.

Her yurtsever, her aklı başında insan PKKnin bu stratejisini mahkum etti.

Her yurtsever, her aklı başında insan Devletin“güvenlikçi politikaları” devreye sokmasını mahkum etti.

Biz HAK-PAR olarak, PKK’nin derhal silahları susturmasını ve kentlerden çekilmesini istedik.

Devletin de kalıcı, gerçek bir barışı sağlamak için ortaya somut bir proje koyması gerektiğini ısrarla söyledik.

Şiddeti toplum yaşamından çıkarmak gerekir dedik.

Ortadoğu’da sorunlarını barışçıl yollarla, demokratik ve adil yöntemlerle çözemeyen toplumların içine sürüklendiği dramatik süreçlere dikkat çektik.

Bize göre Kürt sorunu ulusal bir sorundur.

Çözümü ancak Kürtlerin ulus olmaktan kaynaklı haklarının teslimiyle mümkündür.

Barış içinde bir arada yaşamak için, eşitliği esas alan adil bir çözüm gereklidir.

Bunun yolu Türkiye’nin federal tarzda yeniden yapılanmasıdır.

HAK-PAR Türkiye’nin diğer yapısal sorunlarına da çözümler önermektedir;

Bunlardan biri de Alevi sorunudur.

Bu güne dek farklı inançtan insanların bir arada yaşadığı Türkiye de, Suni mezhebine dayalı, ötekileştirici bir siyaset izlendi.

Alevi ve diğer inançtan kesimler baskı altında tutuldu.

Gerçek anlamda bir laiklik hiç uygulanmadı.
Biz HAK-PAR olarak Alevilerin haklı ve meşru taleplerini geciktirilmeden tanınması gerektiğini düşünüyoruz.

Devlet Aleviliği kendine göre tanımlamaktan vazgeçmelidir.

Cem evlerinin statüsünü tanımalıdır.

Her türlü ayrımcılığa son verilmelidir.

Zorunlu din dersleri kaldırılmalıdır.

Diyanet İşleri Teşkilatı bir devlet kurumu olmaktan çıkarılıp vakfa dönüştürülmelidir.

Biz aynı zamanda AB standartlarında çoğulcu, katılımcı bir demokrasiyi de savunuyoruz.

Düşünce, örgütlenme ve basın özgürlüğü önündeki tüm engellerin kaldırılmalıdır.

Şiddeti dışlayan tüm siyasi partilerin, derneklerin serbestçe kurulup çalışabilmesi için gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır.

Siyasi Partiler Yasası, Seçim Yasası, Ceza Yasası demokratikleştirilmelidir.

Seçim barajı tümden kaldırılmalıdır.

Her parti aldığı oy oranında Parlamento’ya temsilci sokabilmeli ve aldığı oy oranında hazine yardımı alabilmelidir.

Ülke genelinde ya da yerel planda yurttaşların hayatını etkileyecek önemli konularda genel ya da yerel referandumlar yapılmalıdır.

Kadın haklarının, işçilerin ve tüm çalışanların haklarının eksiksiz olarak tanınmalı,

Emekten yana politikalar geliştirilmeli, iyi bir çevre, sağlık ve eğitim politikası benimsenmelidir.

Tüm bunlar için 1982 de darbeci askerler tarafından yapılan anayasa tümden değişmeli,

Sivil demokratik bir anayasa yapılmalıdır.

Bu gün parlamentoda bulunan mevcut partiler, topluma verdikleri sözlerine rağmen yeni bir anayasa yapmak niyetinde değiller.

Mevcut anayasanın özü korunsun istemektedirler.

İlk maddelerine dokunulamadan kendi ihtiyaçlarını karşılayacak hale getirilsin istemektedirler!

Bu durumda yeni sivil bir anayasadan bahsetmek sadece göz boyamak değil midir?

Biz HAKPAR olarak; toplumumuzun ihtiyaçlarını karşılayacak gerçekten sivil bir anayasadan yanayız.

Bu yeni anayasa, Kürt sorununun, Alevi sorununun çözümü için zemin oluşturmalıdır.

Çağdaş, çoğulcu, katılımcı bir demokratikleşmeyi sağlayabilmelidir.


Yeni anayasa özellikle şu üç esası içermelidir:

Ülkenin çok renkli toplumsal yapısına uygun olarak herkesi kapsayan bir vatandaşlık tanımı, yerinden yönetime elveren ademi merkeziyetçi bir siyasal ve idari yapılanma

ve anadilde eğitim.

Yeni anayasa bunun yanı sıra AB standartlarında temel hak ve özgürlükleri de içermelidir.

Değerli arkadaşlar,

HAK-PAR Türkiye’nin temel sorunlarının çözümüne yönelik ortaya koyduğu politikalarla, yeni, seviyeli siyaset tarzıyla,

Temiz, fedakar donanımlı kadrolarıyla tüm engelleri aştı.

2015 Haziran ve ardından yapılan Kasım 2015 seçimlerine katılarak toplumun önüne çıkmayı başardı.

Başta Kürt halkının temel talepleri olmak üzere değişimden yana her kesimin taleplerini cesurca savundu.

Seçimlerden başarıyla çıktık.

Tüm imkânsızlıklara, iç ve dış engellemelere rağmen aldığımız 110 bin bilinçli oy geleceğe umutla bakmamız için yeterlidir.

HAK-PAR toplumumuzun dikkatini çekmeyi başarmış, görünür, tartışılır bir parti haline gelmiş, kitlelerle buluşma yoluna girmiştir.

Biz bir yandan partimizi ileriye taşırken diğer yandan Partimize karşı geliştirilen bölerek etkisizleştirme çabalarını,

dışarıdan yapılan dayatma ve müdahaleleri de teşhir ettik.

Boşa çıkardık.

Partimizi bir seçenek olarak kitlenin önüne çıkarmayı hedefledik ve başardık.

Şahsi hesaplarla “birlik”, “ittifak” beklentileriyle etkisizleştirme ve seçim dışı bırakma tuzaklarına düşmedik.

Yeri gelmişken “Birlik” politikamıza da dair birkaç hatırlatma yapmak isterim;

HAK-PAR bir birlik projesi olarak doğdu.

Biz HAK-PAR’ı oluşturan kadrolar, farklı Kürt çevreleriyle birlik için açık ve samimi bir tutum içinde olduk.

Geçmişte Kürt siyaset sınıfı tarafından sıkça dillendirilen birliği gerçekleştirmek için Demokrasi ve Barış Partisini kapattık.

Birlik için farklı kesimlerden Kürt siyasetçilerle bir arada olmak için elimizden geleni yaptık.

Ön yargıları yıkmak, yeni bir Parti kimliği inşa etmenin zorluğunu bilerek hep öz veri içinde olduk.

Bizimle birlikte yürüyenlere merkezi organlarda, nerede yer almak istedilerse orada yer verdik.

Baş tacı ettik.

Program, tüzük, parti ismi ve ambleminden tutun da tüm güncel siyaseti onların memnuniyetini esas alarak şekillendirdik.

13 yıl boyunca birkaç istisna hariç, her önemli dönemeçte kimi kadrolar fabrika ayarlarına döndüler.

Kendilerini dayattılar.

HAK-PAR’dan istifa ederek farklı oluşumlar yaratmak peşine düştüler.

Biz ise demokratik çalışma prensiplerini öne çıkardık.

Hoş görü içinde yolumuza devam ettik.

Yine geçmişte yaşanan tüm olumsuz deneyimlere rağmen iş birliği politikamızı hep önde tuttuk.

HAK-PAR dan ayrılarak farklı örgütlenmelere giren kesimlerle diyalog içinde olduk.

Seviyeli, dostça ilişkiler içinde olmaya özen gösterdik.

Zaman zaman iş birlikleri yaptık.

Seçimlerden aylar önce “belki bu kez olur” diye, tüm Kürt yurtsever çevrelerine çağrı yaptık. “Gelin HAK-PAR’ın imkanlarını paylaşalım” dedik.

Seçime birlikte girelim, seçim bildirgesini birlikte hazırlayalım; Sloganlardan, adaylara kadar her şeyi birlikte tespit edelim,

böylece benzer düşünen kesimler arasında sağlıklı bir birlik için zemin yaratalım” dedik.

Maalesef sıkça “birlikten” bahseden çevrelerin bir kısmı “biz seçim işbirliğine hazır değiliz” dediler.

Bir kısmı ise Türkiyelileşmeyi savunan HDP yi desteklemeyi tercih ettiler.

Seçim bittikten hemen sonra da yine bize gelip “hadi iş birliği” yapalım dediler!

Dostlar.

HAK-PAR bir birlik projesidir.

Ve Biz Kürt yurtseverlerinin güçlü bir birlik içinde beraber çalışmasını samimiyetle istiyoruz.

Ancak onca deneyimi yok sayamayız.

Seçimden seçime tarumar olacak, savrulacak, kişisel hesaplara kurban edilecek iş birliklerine de zaman harcamak niyetinde değiliz.

Yurtsever hareketin, aynı düşünen kesimlerin bu gün ki parçalanmış yapısında payı olanları izliyor,

Bunların“birlikçi” söylemlerle ortaya çıkmalarını tebessümle karşılıyoruz.

Terk ettikleri, dağıttıkları parti veya kurumların artıklarıyla yeniden “yurtsever hareketi toparlama” çabasına girmelerini trajikomik buluyor…

Biz bu kadrolara önce kendilerini gözden geçirmelerini, öz eleştiri yapmalarını öneriyoruz.

Samimi iseler “Yurtsever hareketin toparlanmasına” ilk katkı olarak, , zorlama gerekçelerle terk ettikleri partilerine dönsünler.

Demokratik çalışma prensiplerine uyum sağlasınlar.

Neredeyse 40 yıldır “bağımsız” takılan kadroların yapması gereken kendilerine en yakın siyasi oluşuma gidip üye olmaktır.

Birlik, bütünlük böyle sağlanır.

HAK-PAR bir çizgi partisi değildir.

Kendisini çoğulcu, değişimci, demokratik, özgürlükçü bir parti olarak tanımlamaktadır.

Yine Kürt halkının yaklaşık son 40 yıllık ulusal, demokratik barışçıl mücadele geleneğinin mirasçısı olarak nitelendirmektedir.

HAK-PAR 14 yıllık, istikrar kazanmış, kamuoyunda az çok tanınmış bir partidir.

Türkiye de 100 ü aşkın parti var.

Bunlardan ancak 20 dolayında parti seçimlere katılma yeterliliğine sahip olabilmiştir.

HAK-PAR’da bunlardan biridir.

Son seçim sonuçları ile HAK-PAR ilk sekiz partiden biri olmuştur.

HAK-PAR geçmişte hangi kulvarda yer alırsa alsın tüm Kürdistanlıların partisidir.

Herkesin demokratik çalışma prensipleri çerçevesinde, birlikte çalışabilecekleri bir buluşma zemindir.

Birlik zemini HAK-PARdır

Gelin el ele verelim.

Kürt halkına temel hak ve özgürlüklerini sağlayacak daha güçlü, çağdaş, barışçıl demokratik bir seçenek sunalım.

Öte yandan;

Geçmişte en zor dönemlerde Kürt halkının özgürlüğü hedefiyle birlikte, omuz omuza yürüdüğümüz ancak bu gün yollarını ayırmayı tercih etmiş arkadaşlarımıza da bir çağrı yapmak istiyorum;

Bu gün şu ya da bu nedenle ayrı düşsek de ayrılmayı gerektirecek dişe dokunur bir gerekçenin, fikri temelde ciddi bir ayrılığın olmadığı ortada.

Zorlayarak ayrılık gerekçeleri yaratmaya, kimi taktik yaklaşımları büyüterek kırmızıçizgiler haline getirmeye gerek yok.

Köklerini gurur duyduğumuz aynı gelenekten alan, aynı düşünceleri savunan, aynı ruhsal şekillenme içinde, aynı ortak değerleri olan ve Kürdistan’ın özgürlüğü hedefine yürüyen kadrolar arasında buzdan duvarlar örmek hayırlı bir iş değildir.

HAK-PAR safları herkese açıktır. Gelin yeniden el ele verelim

HAK-PAR’ı Kürt halkının özgürlük mücadelesini başarıya ulaştıracak daha güçlü bir seçenek haline getirelim.

Biz kararlıyız.

Başaracağız!

Hepinizi saygıyla selamlıyorum

Yaşasın HAK-PAR

24 Nisan 2015

Necati Bayram
HAK-PAR Genel Başkan V.

Print