|
AMSTERDAM ŞİİR DİNLETİSİ |
2017-03-16 10:48 |
|
Kemal Burkay
Sevgili arkadaşlar, dostlar,
Bu haber son günlerde ansızın alevlenen ve sıcaklığı hala geçmeyen Hollanda -Türkiye hükümetlerinin kavgasıyla ilgili değil. Hayır, iki tarafın da seçimler ve referandum nedeniyle yararlı gördüğü ve böylece –özellikle Türk tarafının, kendi rekorlarını bile kıran bir hamaset edebiyatıyla- seçmenleri kendi çevresine toplamaya çalıştığı, artık bıkkınlık ve sıkıntı veren bu olayla ilgili değil.
Ben, tam da aynı günlerde, Rotterdam’da atların, köpeklerin ve adamların boğuştuğu, Ankara’nın neredeyse Atlantik kıyılarına sefere çıkacağı bir zamanda, Amsterdam’da yapılan ve benim şiirlerimin de okunduğu bir şiir dinletisinden, yani bir sanat olayından söz edeceğim. Hayır, biz sanatçılar, sanat çevreleri dostuz, düşman olmayız.
Bir hafta önce Hollandalı Mirjam van Hengelyazar ve tiyatro sanatçısı Nazmiye Oral tarafından benim şiirlerimin de okunacağını iletiyordu.
Ertesi gün de Nazmiye Oral hanımın mesajını aldım. Benim altı kadar şiirimi Felemenkçeye (Hollanda dili) çevirdiğini ve pazar günü düzenlenen toplantıda okuyacağını anlatıyordu. Bunlar: Prangalar, Kıyıda, Zindancıbaşı ve Ozan, Yenik Değiliz, Acı Gülüş, Karakışta Bahar Şarkıları adlı şiirlerimdi.
Bunun üzerine Hollanda’daki arkadaşlarımızdan Düzgün Kaplan’ı ve yeğenim Avukat Cemil Burkay’ı e-posta ile bilgilendirdim. Düzgün’e herhalde mesaj ulaşmadı, ama Cemil toplantıya katıldı. Daha sonra Nazmiye Hanım ve Cemil beni toplantı hakkında bilgilendirdiler. Cemil toplantıyı şöyle anlatıyor:
“Dünkü programa katıldım. Bu programı " De Nieuwe Liefde " isimli kurum düzenlemiş. Kültürel etkinlikler yapan bir kurum.
Bu dönemde programlarında Hollanda"nın tanınmış kişilerine bir gün vererek onların bu zamanı kendilerine göre, yani kendi istedikleri şairleri ve istedikleri müzikleri seçerek gelen konuklara sunum yapmalarını istiyorlar.
Nazmiye Oral da Nazım Hikmet"i, sizi , Bejan Matur’u ve Mustafa Sitou"nun şiirlerini seçmişti.
Gelen konuklar önceden rezervasyon yapıp bilet almak zorundalar. Şiirden anlayan ve ilgili olan insanlar. Birkaç Türk"ün haricinde geri kalanlar Hollandalıydı.(Zannedersem 100 kişi kadar vardı.)
Nazmiye Oral benden sizin biri Kürtçe, diğeri Türkçe olan iki şiirinizi okumamı istedi. Salona yaptığı konuşmada da onu belirtti. Bir şiirin tercümesinin aslı ile aynı tadı veremeyeceğini, şiiri kendi dilinde okumak gerektiğini, bu nedenle "Yeğen Burkay"ın” iki şiir okuyacağını söyledi. Ben de sizin Kürtçe "Em ne Binketî ne” (Yenik Değiliz) ve Türkçe “Prangalar " adlı şiirlerinizi okudum. Diğer şiirleri Nazmiye Oral Felemenkçe okudu.
Şiirlerden önce sizin hakkınızda salona Şair ve politikacı olduğunuz, bu nedenle 30 yıldan fazla ülkenizden uzak kaldığınız, daha önce birkaç defa tutuklandığınız, ama bütün bunlara karşın "halkların kardeş olduğunu ve Kürtlere özgürlük-Türkiye"ye demokrasi fikrini savunduğunuz " belirtildi.
Bu insanlar sizin şiirlerinizle ilk defa tanıştılar ve çok beğendiler. (Hem şiirin sonunda salondan gelen alkış hem de program sonrası birçok kişinin sizin Hollandacaya yada İngilizceye çevrilmiş kitaplarınızın olup olmadığını sormalarından anladık.)”
Nazmiye Hanım’da mektubunda şiirlerin gördüğü ilgiden söz ederek, dinleyicilerin istekleri üzerine bu şiirlerin kendilerine e-posta yoluyla gönderileceğini belirtmişti.
Şiirlerin Felemenkçesini ve toplantıya ait bazı resimleri aşağıda veriyorum. Resimler, son dönemde Hollanda’ya iltica etmiş Mohammad Alzoabi adlı Suriyeli fotoğraf sanatçısı tarafından çekilmiş.
Şiirlerin Felemenkçe çevirisini de ilgi duyabilecek okurlar için ekte sunuyorum. Ayrıca şu face sayfasına bakılabilir: http://denieuweliefde.com/programma/de-poezie-van/
17 Mart 2017
Wij zijn niet verslagen (Yenik degiliz)
Wij zijn niet verslagen Alle pijn, was niet voor niets Kijk naar de ontkiemende zaden In de eerste zomerregen
Luister naar de stemmen Die je doen denken aan een brandende nacht Krijgers op het strijdtoneel
Wij zijn niet verslagen Al hebben ze ons afgenomen ons brood Gescheiden van de geliefde Afgesneden van de tarwekleurige haren van onze kinderen Van onze bergen
Wij zijn niet verslagen Kijk, weer een nieuwe lente, weer een nieuw oogstseizoen Kijk, de schittering van zeisen, sikkels En het geluid van de hamer op het aambeeld
Wij zijn niet verslagen Onze tas, vol met zaden In ons bloed, het leven dat kookt als een waterbron Rennend trekken we ten strijde
De gevangenbewaarder en de Dichter (Zindancibasi ve Ozan)
Gevangenbewaarder heyy!! Leven kun je niet voor een vuurpeloton zetten Het blauw van de lucht Regen, bliksem en zaad Kun je niet voor een vuurpeloton zetten Duizend bloemen bloeit mijn stem Mijn stem kun je niet voor een vuurpeloton zetten!
Aan de kust (Kiyida)
Terwijl ik nu naar de zee kijk Zijn er vast andere mensen die ook naar de zee kijken Misschien vechten ze met de golven Kreunen tijdens een marteling
Zingen, bedrijven de liefde Vluchten voor de politie, buiten adem
Dromen weven, in een vaste zoete slaap Kolen delven, onder de grond Vliegen boven de wolken Strijden aan de frontlinies Hongerig, verzadigd, huilend, lachend Pas geboren, stervend Terwijl ik nu naar de zee kijk
Bittere lach (Aci gulus)
Eind september in Stockholm Zonnig, kil De natuur, veelkleurig
Er is nog geld om de huur te betalen Er is nog brood
Dus, glimlach Verlies jezelf in de kleuren, vanuit het raam van een trein Als je kunt vergeten natuurlijk De thuis en brood lozen, al jouw volk, ‘s werelds wreedheid De mensen van mijn land Zelfs hun namen en liederen verboden Vergeet als je kunt
Zo zit het vrienden Al is er een thuis Brood En zon in Stockholm
Ons huid is hier, ons hart daar Onze glimlach bitter
Lenteliederen in midwinter (Karakista bahar sarkilari)
Verborgen heb ik soms, pijn en teleurstelling Als een bevelhebber die zijn wond verbergt Midwinter heb ik lenteliederen gezongen De mensen hadden hoop nodig
|
|
|
|