|
Siyasette kaybettiğini…
|
2015-08-04 12:20
|
Murat Belge
|
|
7 Haziran’da Tayyip Erdoğan kariyerinin ilk ciddi yenilgisiyle karşılaştı. Yenilgiyi tattıran da HDP oldu.
Bu seçimde Meclis’e milletvekili sokan dört parti arasında, alınan toplam oy oranı bakımından son sırada duruyor HDP; buna rağmen, seçimden zaferle çıkan da o. Bu bir paradoks tabii. Ama anlaşılır bir paradoks. Kenan Evren rejimi, yıllar önce, HDP benzeri bir partinin Meclis’e girememesi için malûm barajı icat etmişti ve bu tedbir 2015’e kadar işledi. HDP’nin zaferi bunu aşmakla başlıyor.
AKP, HDP barajı geçerse, bedavadan kazandığı koltukların gideceğini bildiği için, seçim stratejisini HDP üzerine kurdu. Bu nedenle asıl mücadele AKP ile HDP arasında geçti ve anlamlı seçim sonucu bu mücadelenin sonucu olarak biçimlendi. Bu mücadele, AKP’nin tek başına iktidar olabilmesinin önünü kapadı.
Demek ki AKP siyasette kaybetti. AKP’nin her işine karar veren Tayyip Erdoğan siyasette kaybetti.
Siyasette kaybettiğini karakuşi bir hukukla geri almaya çalışıyor şimdi. Bunun için HDP’yi “suçlu” ilân edecek, savcıları harekete geçirecek, davalar açılacak, mahkemeler kurulacak vb. “HDP ile PKK aynı şeydir” fikrinin herkesin zihnine kazınması için elden ne geliyorsa yapılacak. Bu koşullarda yeniden seçim yapılacak. HDP yeniden baraj altına itileceği için AKP bedava koltuklarına yeniden kavuşacak; yeniden, tek başına hükümet kuracak; Tayyip Erdoğan’ın sarayında saltanatı devam edecek.
Dolayısıyla 7 Haziran’da belirleyici olan AKP- HDP çekişmesi devam ediyor; ama AKP ve Tayyip Erdoğan’ın “gayrı nizamî” hareketleriyle devam ediyor. Bu gayrı nizamî hareketlerle “psikolojik üstünlük” kazanılıyor; örgüte, “Merak etmeyin, biz ne yapar eder, iktidarda kalırız” mesajları veriliyor –falan filan.
Bunların uzun vadede sökmeyeceğini biliyorum. Tayyip Erdoğan istediği gibi seçimi tekrarlama iklimini yaratabilir; ama seçimde istediği sonucu alacağını hiç sanmıyorum. Tayyip Erdoğan’ın “zaferden zafere koşma dönemi” bitti.
Ama, “Bu sefer de olmadı. Haydi bir seçim daha yapalım” deme pervasızlığı bitmedi, biteceği de yok.
Bugün durup, “Peki, neydi bu ‘zaferler’?” diye düşündüğümüzde sağ elin yaptığını sol elin bozduğu bir durumla karşılaşıyoruz.
Türkiye’nin geleneksel vesayet rejimiyle mücadele etmesi gerekliydi, doğruydu. Zaten ben dâhil birçoğumuz bu haklı mücadeleden ötürü AKP hükümetlerini onayladık, destekledik.
O yıllarda, sözgelişi Nâzım Hikmet jesti, birçok irili ufaklı olayda bu hükümetler olumlu işler yaptılar.
Derken “Paralel” çıktı! Askerî darbe hazırlıklarına karşı kahramanca görev yapan savcılar, yargıçlar meğer hain bir çete hesabına çalışıyorlarmış, birdenbire bunu öğrendik.
Çetenin “inine” giriliyordu. Pek öyle bir şey olmadı. Ha, Endonezya’daki okullarını kapattırmak için Cumhurbaşkanı Erdoğan girişimde bulundu. “İnine girmek” buysa, girildi demektir.
Ekonomi epey yıl doğru düzgün yürümüştü. Şimdi tekliyor. Burada da, örneğin Merkez Bankası, faiz vb., alışık olmadığımız manzaralarla karşılaştık.
Avrupa Birliği yolunda önemli adımlar atılmıştı. Mesafe alınmıştı. Bu da tamamen durdu. Böyle bir olay olduğunu hatırlayan kalmadı.
Zaten Avrupa’yla, Amerika’yla, önümüze gelenle kavgalıyız. Mısır, Suriye, IŞİD filan derken Ortadoğu’da yanlış üstüne yanlış yapıldı. Tek bir örnek olarak, Cumhurbaşkanı’nın “Kobane düştü düşüyor” demesi ve bunu izleyen gelişmeler Tayyip Erdoğan’ın teşhislerinde, tesbitlerinde ne kadar “isabet” sahibi olduğunu gösterdi.
Kürt sorunuyla ilgili olarak, müzakereyi temel alan bir yola girilmesi son derece olumlu bir karardı. Bütün eksiklere, sapmalara, yalpalamalara rağmen desteklenmeyi gerektiren bir politikaydı. Ama, işte, bugün bu noktadayız.
Bütün bu olaylarda bir “dönüm noktası” var: Gezi direnişi. Her şeyin nedeni olduğunu düşünmüyorum. Sanırım Tayyip Erdoğan, “Bu kadar rol yaptığımız yeter. Artık işimize bakalım” deme noktasına gelmişti. Gezi olsa da, olmasa da, bu yüzüyle ortaya çıkacaktı. Ama öyle denk geldi ve bu yüzün aldığı ifadede Gezi de bir rol oynadı.
Yani Tayyip Erdoğan gerçek düşünceleri ve eylemleriyle hükümet etmeye karar verince, öyle yürüyen işler böyle yürümeye başladı.
---------------------------------------
Taraf-4 Ağustos
|
|
|
|