2024-05-20
Skip Navigation Links
Destpêk/Anasayfa
Pêwendî/İlişki
Lînk
Skip Navigation Links
Video
Album
Arşîv
Arif Sevinç
 
SİSOFİS… Bozyel’in seviyeli yazısı ve “Kendi aramızda” kurumumuz… (2.bölüm)
2016-11-10 10:32
Arif Sevinç
Bir önceki yazı da, Bayram Bozyel’in “Bütün mesele, ahlaki zeminde kalmak ya da kalmamak” başlıklı yazısı ele alınmış, HAK-PAR’ın 2011 seçimlerinde milletvekilliği pazarlığı ile devre dışı bırakılması, seçenek olmaktan çıkarılması süreci işlenerek, yaptığı bilinçli çarpıtma ve manipülasyonlara somut cevaplar sıralanmıştı.

Söz konusu yazının linkini buraya alıp 2.bölümle devam edelim;
http://www.dengekurdistan.nu/authors.aspx?an=25833&aid=9

Yazının bu bölümünde de ise, PSK’nin 10. Kongresi’nde, aldığı legalleşme kararı ve o kararın hayata geçirilmesi sürecinde Bozyel’in yazısına yansıyan çarpıtmalar, bize yönelik suçlamalar ele alınacak ve Bozyel’in kimi sorularına da cevaplar verilecektir.

Bozyel “Hem suçlu, hem pişkin ve saldırgan” ara başlığıyla şu iddialarda bulunuyor;

Numaralandırarak aynen okuyalım

1) “Bugün bana ve PSK kadrolarına karşı insafsız bir karalama kampanyası yürütenler açıkça PSK’nin 10. Kongre kararına uymadılar.

Uymamakla kalmayıp bu kararın hayata geçmemesi için her türlü yola başvurdular. Fırsatçı bir anlayışla yönetiminde oldukları legal partiyi, 40 yıllık partileri PSK’ye karşı kullandılar.”


Boz yel’in de içinde bulunduğu bu günkü hizip bize sürekli olarak “10. Kongre kararına uymadılar” iddiasında bulunmaktadır. İyi niyetli PSK üye ve sempatizanlarını bu söylemle yönlendirmekte, bize karşı konumlanmalarını sağlamaktadırlar.

Bu söylem, örgütü bilerek- isteyerek, tüm talep ve uyarılara kulak tıkayarak parçalayıp, kendi gönüllerince yönetebilecekleri bir hale getirmek için tekrarladıkları bir kara propagandadır.

Amaç, bu hizip dışında kalan, PSK tabanının, kadrolarının şiddetle reddettikleri, yurtsever kamuoyunun dahi anlam veremediği ayrışma ve bölünme pratiğini meşrulaştırmaktır.

Doğal olarak Kongre kararları örgüt tabanının ezici çoğunluğunun eğilimini yansıtır. Elbet farklı düşünce ve eğilimler de olabilir ancak tabanın ezici çoğunluğu ne düşünüyorsa kongrelerde de o düşünceler karar haline dönüşür.

Seçilen merkez komite, “bu örgütten” yetki aldığını, sadece bir sonraki kongreye kadar “bu örgütü” yöneteceğini unutup kendi örgütüne kulaklarını tıkarsa, kadro ve üyelerini yok sayarsa, kararları bile eğip büker, kendi işine geldiği gibi yorumlarsa işte bu günkü gibi kimsenin memnun olmadığı bir manzaraya neden olur.

Bu gün PSK ikiye bölünmüştür.

Yıllarca omuz omuza mücadele etmiş kadrolar bir birinden ayrılmış, selamlaşmaz duruma gelmiş, hatta bir birini itibarsızlaştıracak söylem ve tutumlar içine sürüklenmiştir.

Sonuçta legalleşmeyi “BÜTÜNLÜKLÜ olarak, HAK-PAR’a zarar vermeden” gerçekleştirmekle görevlendirilmiş Merkez Komite, kendisine PSK adını kullanarak yeni bir parti kurmuştur.

Bu durum açık ve nettir. Sorumlu ise kuşkusuz Merkez Komitenin kendisidir.

Konuya tartışılan kongrenin genel atmosferini yansıtacak kimi açıklamalar yaparak girelim;

Önce, Sayın Bozyel’e hatırlatalım, PSK kongrelerini bilmeyenlere de bilgi verelim;

Kongreler başlarken bir karar komisyonu oluşturulur. O komisyon yapılan tartışmaları dikkate alarak “karar taslağı” hazırlar, bu taslak üzerinde de görüşmeler yapılır, gereken itirazlar dillendirilir, karar komisyonu bu tartışmaları da dikkate alır. Ve karar tasarısı “içerik olarak” oylanır ve geçer. Daha sonra yapılan tartışmalar ve uyarıları da dikkate alan “GİZLİ” Merkez komitesi kararları düzenleyip yayımlar.

Yani bugün Kongre kararları diye yayımlanan belge kimi müdahaleler yapılarak Merkez komitesi tarafından kaleme alınmıştır.

Örneğin Kongrede “Legalleşeme HAK-PAR’a zarar verilmeden gerçekleştirilecektir” denen amir hüküm

“ Legalleşme süreci yürütülürken, legal parti somutundaki kazanımlarımızın zarar görmemesi için özen gösterilmesine” biçiminde anlamsız, her yana çekilebilecek bir hale sokulmuştur.

Yine de her kes bunun HAK-PAR’a yönelik bir tutum içine girilmemesi, ona zarar verilecek tutumlardan özenle kaçınılması anlamına geldiğini bilirler.

Kongre boyunca Mesud Tek’in itirazları dikkate alınmış, karar tasarısı okunurken legalleşmenin “Kürdistani temelde” olacağı ifade edilmişti.

Mesud Tek’in “bu da yeterli değildir” yönündeki itirazı üzerine “Kekê gerekli düzletmeler daha sonra yapılır” denilerek oylanmış. MK daha sonra bu konuyu HAK-PAR’ın ismine “Kürdistan kelimesinin eklenmesine” şeklinde yeniden düzenleyerek yayımlamıştır.

Böylece “Kürdistani temel” HAK-PAR’ın isim değişikliğine indirgenmişti.

Hal böyleyken bizi Kongre kararlarına uymamakla suçlayan Merkez Komitesi’nin HAK-PAR 6.Kongresindeki tutumu, tüm PSK lilerin HAK-PAR’dan istifaya davet edilmesi, Van, AĞRI, MANİSA, ANTEP gibi örgütleri çökertme çabaları, yazılıp çizilenler ve bugün ortaya çıkan bölünme manzarası ile yukarıdaki “Legal Partiye zarar verilmeyecek” ve “bütünlük içinde legalleşme gerçekleştirilecek” tarzındaki kongre kararları arasında nasıl bir paralellik kuruluyor, nasıl kongre kararına uygun davranmaktan bahsediliyor anlamak mümkün değil.

Evet, “Bütünlüklü olarak”, “kırmadan dökmeden”, “HAK-PAR’a zarar vermeden” legalleşmeyi gerçekleştirmekle görevli Merkez Komite hem kendisi kararları yerle bir ediyor hem de bizi kararlara uymamakla suçluyor,

Bozyel de yazısında bu konuyu öne çıkarıyor;

Bu gün için Kürdistan ismi ile yapılacak değişikliğin HAK-PAR’a zarar vereceği, onu küçültüp etkisizleştireceği, yasal olarak çalışamaz hale getireceği, hatta kapatılmayla yüz yüze bırakabileceği, ek olarak ciddi bir mali külfet yaratacağı, bunun da Kongrede LEGALLEŞMENİN, HAK-PAR’a ZARAR VERİLMEDEN GERÇEKLEŞTİRİLMESİ YÖNÜNDEKİ KARARININ İHLALİ ANLAMINA GELECEĞİ gerekçeleriyle ŞİMDİLİK ERTELENMESİ yönündeki tutumumuzu Bozyel’in de içinde olduğu hizip suç saydı.

Değil “bütünlüklü” olmak, örgütün yüzde 80’nini dışlayarak, PSK’yi bölerek, Kemal Burkay’a ve kendileri gibi düşünmeyen “yoldaşlarına” karşı itibarsızlaştırma kampanyaları geliştirerek, kendilerinin yönetebileceği yeni bir örgüt kurmak için ortaya koydukları pratiği meşrulaştırmak amacıyla bizi Kongre kararlarına uymamakla suçladılar.

Tek kelimeyle ayıp ettiler. Ayıp etmeye de devam etmektedirler.

Yoldaşlar bir birine güvenir ve Kongre kararlarının olduğu gibi, sağa sola çekilmeden yayımlanacağından ve uygulanmaya çalışılacağından kuşku duymaz.

Hele kararların çarpıtılarak, ters yüz edilerek kimi “yoldaşların” tasfiyesi için kendilerinin yöneteceği bir örgüt kurmak için kullanılacağı hiçbir iyi niyetli “yoldaşın” aklına gelmez.

Ancak PSK de bu acı deneyi yaşayarak öğrendi…

Peki tüm bu kargaşa, Kemal Burkay’a ve “mürit”olarak adlandırdıkları bizlere açık ve imalı saldırılar, nihayetinde yurt içinde ve dışında yaşayan tüm PSK lilerin ricalarının, uyarılarının ciddiye alınmadan örgütün bölünmeye götürülmesi, bu ekibin Kongre kararları konusunda ki yüksek hassasiyetiyle mi açıklanır?

Bunun başka nedenleri var mıdır?

Kuşkusuz vardır.

Bunlar kişisel hesaplar ve PSK nin bu güne dek PKK ye karşı izlediği politikasında revizyon yapılması için ortaya konan çabalarda gizlidir.


Bozyel’de Burkay’ın PKK ye yönelik eleştirilerinden rahatsız olduğunu, PKK’ nin küfür ve hakaretleri karşısında Burkay’ın“sağduyulu “davranması gerektiğini, bu hakaretler karşısında “eğer PKKyi hırsıza benzetirsek Kemal Burkay’ın da kapısını açık bırakan ev sahibi benzeri bir sorumluluğunun olduğunu” Aknews e aktardığını söylüyor ve Türbülans adlı kitabında şu cümleleri kuruyor;

“ PKK dışındaki güçlerin, PKK’ye ilişkin oldukça tepkisel ve karşıtlıkla ifade edilebilecek tutumunun yanlışlığı üzerinde durdum” age syf 250 diyen Bozyel

“…Öte yandan Burkay’ın dünden bu güne PKK’ye karşı kullandığı dil ve eleştiri yöntemi ne kadar sonuç alıcı oldu? “MİT kurdu”, “ajan Örgüt” söylemi ne denli etkileyici ve inandırıcı bulundu? Özetle Kemal Burkay’ın PKK’ye dönük söylemi bana hiç bir zaman rasyonel ve işlevsel gelmedi. Bu konuları kendisiyle yaptığımız yüz yüze bir görüşmede dile getirdim” syf 296

“…Benim görüşüme göre gelinen aşamada PKK’yi MİT kurdu söyleminin siyasi bir mantığı yoktu.” Age Syf 298

“… Bizim 30 yıl önceki reflekslerle PKK ye yaklaşmanın bir anlamı yok” age syf 298

“…2011 seçim süreci beni çok yormuştu. Bunun için bir dönem yönetim dışında kalıp dinlenmeyi düşünüyordum. İkincisi, Kemal Burkay ile aramızdaki belli görüş farklılığımızdı.” Sayfa age 322

“…Aramızda en başta PKK’ye bakış konusunda farklılığımız olduğu açıktı” age sayfa 323

Evet, Bozyel açıkça Burkay ve bizler ile PKK ye bakış açısı konusunda farklı düşündüğünü ifade etmektedir.

Biz, Bozyel’in bu gün ifade ettiği “görüş ayrılıklarına” onca yakınlığımıza, yıllarca birlikte çalışmamıza rağmen tanık olmadık. Hemen her konuda yazı yazan, demeçler veren Sayın Bozyel’in PKK hakkında farklı bir yaklaşımını yansıtan bir yazılı açıklama veya makalesini de okumadık.

Birlikte parti faaliyetleri içindeyken bize sunduğu her hangi bir öneriyi de hatırlamıyorum.

Bu görüş farklılaşmasının, Bozyel’e DTK/BDP çevresinden sürpriz bir şekilde “milletvekilliği” önerisinin geldiği tarihlere rastlamasının ilginç olduğunu da söylemeden geçmemek gerek.

Bu durum doğaldır tabi.

Şok edici gelişmeler insanların görüşlerini değiştirmesi, yeni düşüncelere gark olması, olaylara farklı açılardan da bakma yeteneği edinmesi açısından ilham kaynağı olabilir.

Bizler her seçim süreçlerinde, çevremizde birden bire kemale eren, Nirvana ya ulaşan, gönül gözleri açılan çok münevver zata tanık olmadık mı.

Rahmetli Şerafettin Elçi de tıpkı Kemal Burkay ‘gibi yıllarca PKK hakkında çok sert açıklamalar yapmış ancak HDP tarafından aday gösterilip, milletvekili seçildikten sonra Nirvana’ya ulaşmış ve PKK çevresine hoş görünmek için onların Burkay hakkındaki söylemlerini tekrarlamış ve şöyle demişti;

“Gelip devletin politikasından çıkmayacağım diye tamamen anti-PKK’cilik yaparak sen PKK’yi etkileyemezsin ki. Burkay’ın politik olarak en ufak bir etkinliği olmaz. Devlet o hesapları çok yanlış yaptı. Kemal Bey’in halkla ilgisi yok ki. Onun devlet projesi olması Kürtlerde tasvip görmez, aksine nefret uyandırır. Şahsen Kemal Bey’in tutumuna acıdım. Eskiden dar bir çevrede de olsa sevilen sayılan biriydi.

En tepedekinden en alttakine kadar PKK, benim onlardan farklı çizgide olduğumu bilir. Ama ben yalnız PKK’yi değil, siyasette karşı olduğum hiçbir oluşumu tahkir etmem, iftira etmem.

Yani ben PKK’ye hakaret etmeyi marifet haline getirmedim. Ağır eleştiriler yaptığımda, PKK beni son derece saygılı biçimde dinledi. Adamlar senin sadece düşmanlık duygularıyla üstlerine yürümediğini hissetse, niye anlayışlı olmasınlar. Siyasi hareketler de biyolojik varlıklardır. Doğum dönemi vardır, çocukluk, gençlik var. Şu anda PKK’nin olgunluk dönemindeyiz. Onlar da olgunlaşıp Hanya’yı Konya’yı anlıyorlar. Bizim de gençliğimizde öyle heyecanlarımız vardı. Gençliğim PKK’ye rast gelseydi, ben de katılırdım. Şimdi ben PKK’nin öldürdüğü Kürtleri izliyorum.

Hepsi itirafçı olup ihanet edenlerdir. Kendi dışından ona muhalefet edenlere PKK dokunmuyor. Yıllardır bunu yaşıyorum. Benden çok rahatsızlar ama hiç tehdit almadım. Düne kadar PKK’nin eteği altında olan sonra aniden anti-PKK’ci olanlara haliyle kızıyorlar.”

Evet Elçi milletvekilliği karşılığında bu sözleri söyleyerek de tarihe geçti.

Bozyel de, tıpkı Elçi gibi seçim sürecinde değişmiş, PKK konusunda PSK nin farklı bir yaklaşım sergilemesi, yakınlaşması gerektiğini düşünür olmuş.

Bu onun hakkı. Ancak engel gördüğü Kemal Burka’yı, “müritlik”le suçladığı yol arkadaşlarını, kendisine engel oldukların düşündüğü diğer geleneklerden gelen kadroları itibarsızlaştırmaya; PSKyi, HAK-PAR’ı bu emelleri için alet etmeye hakkı var mıdır?

Bu gün HAK-PAR/ PSK kapsamında yaşadığımız sorunların altında yatan da kişisel beklentilerin, hırsların beslediği bu farklılaşmadır.

Bozyel kendi ihtiyaçlarına göre örgütünün de (PSK veya HAK-PAR’ın) pozisyon almasını, tüm tezlerini terk etmesini istemektedir.

Bu savrulmaya karşı çıkanlarla yolunu ayırma çabasının altında bu vardır.

PSK nin bölünmesi, HAK-PAR’ın çökmesi pek de umurunda değildir.

Devam edelim;

Mutlaka “Bütünlüklü olarak” legalleşmeyi sağlaması için görev verdiğimiz Merkez Komitenin, örgütün liderinin, yaşayan kurucularının ve nerdeyse tabanının yüzde 80’i nin uyarı ve itirazlarına rağmen bu kararları kendine göre yorumlayıp, bazı kararları görmemezlikten gelip, kongre kararlarını ayrışma için kullanacağı ön görülemedi.

Mevcut Merkez Komite 10.Kongreyi sanki “PSK’nin legalleşmesi kongresi” değil, “HAK-PAR’ın isminin değiştirilmesi kongresi” ymiş gibi sundu ve kendileri gibi düşünmeyen, ta başından itibaren yollarını ayırmak istedikleri yoldaşlarını itibarsızlaştırma çabasını uç noktalara taşıdılar.

Oysa Kongre kararlarına ısrarla eklenen “ Legalleşme bütünlüklü olarak gerçekleştirilecektir” cümlesi Merkez komitesinin izleyeceği yolda bütünlüğü esas alması, bölünme veya tasfiyelere imkan vermemesi içindi.

Bu gün ortaya çıkan manzara ortadadır.

İsim değişikliği sadece HAK-PAR’a yapılacak bir öneri olarak karar tasarısına eklenmişti.

Mutlak bir dayatma da değildi. Eğer HAK-PAR kabul ederse yani kapanmayı, küçülmeyi, önüne yeni engeller koymayı benimserse mesele yok ama bu gün için uygun görmez ise o zaman MK yine “bütünlüğü, HAK-PAR’a zarar vermeden legalleşmeyi” esas alarak farklı bir yol izleyecek ve gerekirse PSK kendi adıyla legalleşecekti.

HAK-PAR bu öneriye sıcak bakmadı ve daha sonra yapılan tartışmalarda yaptığımız öneri şu oldu; “HAK-PAR’a zarar vermeden, 30–40 kişi ile PSK yi hep beraber kuralım. Dilekçemizi verelim. Bir süre bekleyelim. Böylece PSK yasal/legal olarak kurulmuş olur. Eğer PSK umulanın aksine büyük bir gelişme sağlar ve kitleler PSK ye akarsa, HAK-PAR kongresini toplar ve PSK ye katılır.

Bu olmaz ise PSK olarak bir Kongre yapıp HAK-PAR ile birleşiriz. Böylece Kongre kararı gereği hem PSK resmen, legal olarak kurulmuş olur, hem de daha geniş bir kesimle buluşma şansı olan HAK-PAR ile yola devam edilir.

Gelişmeler biliniyor. Tüm öneriler, çabalar sonuçsuz kaldı.

PSK nin bütünlüklü olarak legalleşmesi değil “Kürdistan ismi bizim için kırmızıçizgidir” diye diretenler bu günkü manzarayı yaratılar.

Bozyel’e ve bu diretme uğruna PSK yi bölenlere bu noktada bir soru sorup devam edelim;

Kürdistan ismi kırmızıçizginiz ise, mutlak denetiminizde olan diğer kurumlar; Vakıf, kültür derneği ve dergi’ninneden adına Kürdistan kelimesi eklemeyi düşünmüyorsunuz? HAK-PAR’ın adını değiştirmek için gösterdiğiniz performansın binde biri ile bu değişiklikleri de yapabilirsiniz? Neden yapmıyorsunuz?

Ama yok, amacın “Kürdistan” hassasiyeti olmadığı ortada. Hedef ta başından konmuştu; Burkay’la ve “Mürit” olarak adlandırdıkları kadrolarla yollarını ayırmak ve kendi yönetebilecekleri, gönül rahatlığıyla, ilkesiz, programsız bir şekilde PKK/HDP ile temas edebilecekleri, kol kola girebilecekleri bir yapı oluşturmak idi.

Siz kongrenin “bütünlüklü olarak legalleşme ve HAK-PAR’a zarar vermeme” kararını görmezlikten geldiniz, bilerek, isteyerek örgütü böldünüz.

Merkez komitenin “Legal parti ile bütünleşme sürecinin başarısızlığı halinde, PSK"nin kendi adıyla legale çıkması da dâhil, tüm diğer seçeneklerin hayata geçirilmesinde bütün organ ve üyelerin seferber edilmesine…” Biçiminde düzenleyerek yayımladığı maddeyi dayanak yaptınız. Bilerek, isteyerek tüm öneri ve talepler bir yana itilerek “Legal parti ile bütünleşme sürecinin başarısızlığı” için bilinçli bir çaba harcadınız ve sonuçta size itaat eden, kendi seçtiğiniz kişilerle, PSK adıyla yeni legal bir parti kurdunuz.

Bu parti 10.kongreye dek 40 yıl Kürdistan siyasetinde var olan PSK ile bir alakası yoktur.

Bu uzunca açıklamadan sonra Bozyel’in yazısında bolca hakaret ile süsleyerek ileri sürdüğü kimi eleştiri ve sorulara da kısa cevaplar verelim.

Bozyel şunları söylüyor;

2- “Söz konusu kişiler PSK’den açıkça ayrılıp dürüstçe istifa yolunu da seçmediler. Bunun yerine, PSK’nin Kongre kararını hükümsüz bırakmak için her yolu denediler, partili olmanın bütün değerlerini ayaklar altına aldılar. İlk önce 10. Kongre’de bir legalleşme kararının olmadığını söylediler, olanın MK tarafından sonradan yazıldığını yaydılar. Bu da olmayınca bu kez kararları kendilerine yontmaya çalıştılar. İşi 10. Kongre’nin meşruiyetini tartışmaya kadar vardırdılar.”

Bu paragrafta ifade edilen kimi imalar yukarda cevaplandı “İlk önce 10. Kongre’de bir legalleşme kararının olmadığını söylediler” cümlesini ise nasıl cevaplamak gerekir doğrusu çok zor. Zira bu türden bir iddiayı dillendirmek için insanın kafasının iyice hoş olması lazım.

Ben bu türden bir iddia sahibine hiç rastlamadım. Maşallahı var, Bozyel bizi suçlamak için tüm yaratıcılığını kullanmayı ihmal etmiyor.

“Söz konusu kişiler PSK’den açıkça ayrılıp dürüstçe istifa yolunu da seçmediler” sözü ise tam evlere şenlik.

Be birader, insanlar neden PSK den istifa etsin ki?

Sırf siz istiyorsunuz diye, yazınızda söylediğiniz gibi “kendi kaderlerine terk “ettiniz diye 40 yıl boyunca gururla özenle sahiplendikleri PSK den neden kopsunlar?

Siz komplo kurdunuz diye insanlar kendi geçmişlerini mi reddedecekler?

Siz onların çok azı hakkında, sırf size tabi olmadılar diye soruşturma açtınız ve geri kalan binlerce PSK üye ve sempatizanını da bir tarafa ittiniz.

Bozyel bu ilginç tutumlarını şu sözlerle ifade ediyor

“ 3- Bütün bunlar PSK tüzüğüne (hukukuna) göre suçtu, bir parti suçuydu. Böyle olduğu için de bu suçu işleyenlerin bir kısmı cezalandırılarak partiden atıldı, bazıları ise kendi kaderlerine terk edildi.”

Acaba “aynı suçu işleyen” insanlar arasında hangi hukuk kuralına göre ayrım yaptınız?

Sadece “bir kısmını cezalandırdık” Diğerleri için ileri sürdüğünüz “kendi kaderlerine terk” etme tutumu ise tam bir felaket. Sizler açısından bir utanç vesikası olarak PSK tarihine geçecek.

Bu gün sizin iddianıza göre Kongre kararlarına UYMAYANlar PSKnin lideri Kemal Burkay başta olmak üzere neredeyse MK dışında kalan tüm kadroları, Yurt içinde ve dışında tabanın yüzde 80 idir.

Bunları PSK nin hangi tüzük maddesine göre” Kendi kaderlerine terk” ettiniz?

Hızını alamayan Bozyel HAK-PAR kongresinde yaptığı konuşmayı verdiği sözü unutuyor kendisine sosyal medyada yapılan eleştirilere hakaretlerle cevap veriyor: Oysa insanlar size Genel başkan adayı olduğunuz HAK-PAR kongresinde “seçilmezsem de partimi bırakıp gitmeyeceğim, HAK-PAR için canla başla çalışacağım” dediğinizi hatırlatıyor ve soruyorlar; “Neden GENEL BAŞKAN adayı olduğunuz HAK-PAR’ı kısa süre sonra bıraktınız? Genel başkan seçilseydiniz yine istifa edecek miydiniz?”

Bozyel ise bu tutarsızlığına, kongrede kitle önünde verdiği sözünün arkasında durmak yerine kendince gerekçeler yaratıyor, arkadaşlarını suçlamayı seçiyor.

“Bana oy verin, beni genel başkan seçin, ben HAK-PAR’ı büyüteceğim” diyen biri ertesi gün hadi bana eyvallah, “HAK-PAR’daki varlık nedenim ortadan kalktı” demesindeki gariplik ve çarpıklık ortada değil mi?

Bozyel’in HAK-PAR hakkında düşündüklerini bir de baştan sona PSKli veya diğer geleneklerden gelen yol arkadaşlarını ve Sayın Kemal Burkay’ı karalamaya çalıştığı ibretlik, Türbülans kitabındaki ifadeleriyle okuyalım ve bu gün ki tutumu ile nasıl bir tutarlılık(!) içinde olduğunu birlikte bir daha değerlendirelim.

Bozyel şunları söylüyor;

“…HAK-PAR projesini içselleştirmiş ve onu siyasal yaşamımın merkezine koymuştum.

İllegal düzeyde PSK ile diyaloglarım sürdüğü halde ben HAK-PAR’ı, geleceğin partisi olarak görüyordum. PSK li arkadaşlara göre esas partimiz PSK idi. HAK-PAR ise başkalarıyla yürümemiz için ihtiyaç duyduğumuz bir yapıydı. Onlara göre HAK-PAR ikincil, PSK çalışmalarına legal düzeyde hizmet eden, günü geldiğinde PSK lehine feda edilebilecek bir partiydi. Söz konusu yaklaşımı en çıplak ve köşeli bir biçimde temsil edenlerin başında Fehmi Demir geliyordu. Parti içindeki çalışmalarına bu anlayış yön veriyordu.

Ben ise farklı düşünüyordum.

HAK-PAR, bir koalisyon ve geçici bir legal çalışma alanından çok içinde yer alan hepimizin kalıcı partisine dönüşmeliydi”

-“…hepimizin, geçmiş kimliklerimizi (herhangi bir pişmanlık duygusu hissetmeden ve onlara saygıda kusur etmeden) geride bırakarak, HAK-PAR ortak aidiyetiyle siyasal mücadeleye devam etmemiz gerektiğini ısrarla söylüyordum”

Tabi bunlar HAK-PAR’da Genel başkan iken, hatta Genel başkan adayı olduğu güne kadar geçerliydi. Genel başkanlık yarışını kaybedince, burada bir daha “gelecek” görünmeyince PSK nin birincil partisi olduğunu hatırladı ve HAK-PAR’dan yine bizi suçlayarak istifa etti…

WİKİPEDİA Türbülans’ı ( Latince turbare - dönmek, şaşmak) olarak açıklıyor

Bozyelde kitabına “dönmek, şaşmak” anlamına gelen “Türbülans” adını vermesi isabetli olmuş.

Sık sık keskin TÜRBÜLANS lara girip dengeni kaybetmesi ve savrulması dolaysıyla Bozyel’i eleştiren yok.

Savrulmak Onun da hakkı. Sorun kendisini mükemmel, hatasız, tutarlı, yarı tanrı “Sisifos” gibi görüp, PSK li olan veya olmayan tüm yol arkadaşlarına haksız bir şekilde kara çalmasıdır…

Devam edelim,

Bayram BOZYEL kendisine ve merkez komiteye yönelik bütün eleştirileri çarpıtma olarak değerlendiriyor ve soruyor

“O halde bu çarpıtmayı piyasa sürenlerin amacı ne? Amaç şu; “Asıl siz PSK’den neden ayrıldınız?”

“Oysa PSK-HAK-PAR ilişkisinde gelinen sürecin gerçek sorusu şudur. “Düne kadar PSK’ye yöneticilik yapanlar, hatta onun Genel Sekreterliği ve Genel Sekreter Yardımcılığı’nda bulunanlar, neden PSK’den ayrıldılar?” “PSK’nin projesi olan HAK-PAR’ı neden PSK’ye karşı kullandılar?””

Bu sorunun yanıtı orta yerde duruyor. PSK’nin 20-30 yıl yöneticiliğini yapanlar, ne oldu da partilerinden ayrıldılar? Söz konusu kişilerin, ayrılma gerekçelerini hem üyesi ve yöneticisi oldukları partilerine hem de kamuoyuna açıklamak gibi sorumlulukları yok mu? 30-40 yıl boyunca üyesi olunan bir partiden, hiç üyesi olunmamış gibi, sihirbazın el çabukluğu marifeti ile ayrılmak hangi siyaset ettiğine uygun düşer?”


Buyurun bu sihirbaz Mandrekeyi bile kıskandıracak açıklamalara bir cevap verin…

Evet, PSKliler PSK den ayrılmadılar.

Onlar hala PSK li…

Size, yüzünüze gözünüze bulaştırdığınız bu süreci toparlama, PSKye yakışır bir çıkış bulmak için pek çok öneride de bulundular.

“Kongreyi toplayın, olmaz ise bir konferans toplayalım” dediler. Ama siz korktunuz. Bir kongre de tüm yetkilerinizin alınacağını, bir konferansta ise mahkûm edileceğinizi biliyordunuz.

Siz yetkinizi kötüye kullanarak PSKlileri dışladınız.

Kendinize yeni bir parti kurdunuz.

PSK nin kurucu genel sekreteri, yetkin kadroları ve tabanının yüzde sekseni sizin yanlıştan dönmenizi, PSK ye yakışır bir olgunlukla süreci götürmenizi bekledi.

Yazdı, konuştu, çağrılar yaptı.

Kemal Burkay demeye dili varmasa bile Bozyel “Düne kadar PSK’ye yöneticilik yapanlar, hatta onun Genel Sekreterliği ve Genel Sekreter Yardımcılığı’nda bulunanlar, neden PSK’den ayrıldılar?” diye soracağına BİZ neden Kemal Burkay’ın PSK de yıllarca yöneticilik yapanların, neredeyse tüm bölge komitelerinin, tabanın, yurt dışı örgütünün uyarılarını, görüşlerini, önerilerini DİKKATE almadık? Diye sorması gerekmez mi?

Peki; “PSK den ayrıldık” dememelerine rağmen, hala parti ile hukuku devam edenleri neden toplantılara almadınız?

Mesut tek “PSK’nin legalleşme hikayesi” adılı makalesinde bu konuyu şöyle ifade ediyor;

“Ama kongre kararına uymayanlardan bazılarının toplantılara çağrılmadıkları kastediliyorsa, evet doğrudur, onları toplantılara çağırmadık. Çünkü kendileri de uzun yıllara dayanan örgütlü mücadelelerinden biliyorlar ki illegal partilerde hakkında soruşturma açılan üyeler parti çalışmalarına katılamazlar, toplantılara çağrılmazlar. “

Bir söz vardır “ merdi kıpti şecaat arzederken sirkatin söyler. ” Yani Çingene kendisini överken suçunu söyler.

Sayın Tek’in kaleminden dökülen bu paragrafı dikkatlice okuyun lütfen. Bir hukuk şaheseri ile karşılaşacaksınız; Karara uymayanların “BAZILARI” diyor.

Bir karara uymamak söz konusuysa nasıl aynı “suçu işleyen” BAZILARINI toplantılara alır BAZILARINI almazsınız?

Bu bazılarını hangi kritere göre belirliyorsunuz?

Hakkında soruşturma açılanlar “parti çalışmalarına katılamazlar, toplantılara çağrılmazlar”mış.

Yalandan kim ölmüş?

Tüzüğümüzde bu türden bir madde mi var? Yoksa siz mi icat ettiniz. Bizim böyle bir tüzük maddesinden niye hiç haberimiz olmadı?

Soruşturmanın sonucu önceden belli miydi?

Soruşturma ; “karanlık bir sorunu aydınlığa kavuşturmak amacıyla, bir adli ya da idari makamca yönetilen, ilgililerden ve tanıklardan bilgi toplama, konuyu inceleme işi” olarak tarif edilir.

Soruşturmaya tabi olanlar burjuva mahkemelerinde bile suçlu kabul edilmezken, ifadeler, savunmalar alınıp suçun delilleri ile oluştuğuna emin olunduktan sonra dav açılıp, hüküm verilirken bir sosyalist partide bu tür bir hukuk olur mu?

Eğer soruşturma sonucu kesinleşmiş olsa, üyeye partiden süreli olarak“uzaklaştırma “cezası verilmişse tamam. Ancak öyle olmadı.

Merkez komite “hakkımızda Kongre kararına uymamak” gibi bir suçlama ile soruşturma açmış ve bunu 2 yıla yakın askıda tutmuş, Diyarbakır’da PSK Parti MECLİSİ oluştuktan sonra, yani kongre kararları gereği Merkez Komitenin yetkileri ortadan kalktıktan, fesh olduktan çok sonra kararı tebliğ etmişti.

Üstelik yine İLLEGAL MERKEZ KOMİTE imzasıyla…

Sorduk yahu bu nasıl olur. PSK Diyarbakır’da Parti Meclisini oluşturdu. MK sona ermedi mi?

Cevap; hayır ikisi de duruyor!

Bu hukuksuzluğa el kaldırıp, sonrada çevrenizde haktan-hukuktan, parti disiplininden bahsetmek abes değil mi?

Hadi diyelim ki oldu: Peki toplantılarınıza Sabri’ninde katıldığını bilmeyen var mı? O da aynı suçu işlemiş, aynı soruşturmaya tabi tutulmuştu. Onu neden toplantılarınıza dahil ederek “suç “işlediniz?

Aslında bu durum bile tek başına yanlışlarınızı, hukuk anlayışınızı, parti hukukunu nasıl keyfi olarak eğip büktüğünüzü ele vermeye yeterdir.

“10. Kongreye KATILIP, alınan kararlara uymadınız” diye soruşturma açtığınız kişilerden biri de AZİZ di. Oysa Aziz Kongreye katılmamıştı.

Ancak sizin için öncelikle tasfiye edilmesi gereken kişilerden biriydi. Onun hakkında neden soruşturma açtığınızı tüzüğümüzün hangi maddesine, nasıl bir hukuka dayandırıyorsunuz?

Siz, işinize gelen kadrolarla, size itaat edecek kişilerle yol almak, “kendinize” bir parti kurmak istediniz ve bu gün ki durumu yarattınız.

Kararlarda vurgu yapılan “Partinin bütün organ ve üyelerinin seferber edilmesine” aslında siz engel oldunuz.

Beğenmediğiniz üyelerinize genelge bile vermediniz, toplantılara çağırmadınız, talep edenleri reddettiniz. Tutumundan emin olmadığınız kimi PSK liler toplantılara katılıp sizi eleştirdiklerinde de onları bir daha çalışmalara dahil etmediniz, görmemezlikten geldiniz. Yazınızda da söylediğiniz gibi “bir kenara bıraktınız”

Bozyel Türbülans adlı kitabında kendisini ilginç bir biçimde yarı tanrı Sisifos’e benzetmiş,

Bu benzetme hoş ve yerinde bir ironi olmuş…

Derler ya Allah söyletmiş;

https://tr.wikipedia.org/wiki/Sisifos linkinden kendisini benzettiği bu yarı tanrı Sisifos hakkında neler yazıldığını birlikte okuyalım

“Hilekârlığının cezası olarak Sisifos tanrılar tarafından büyük bir kayayı dik bir tepenin doruğuna yuvarlamaya mahkûm edilmiştir. Sisifos tam tepenin doruğuna ulaştığında kaya her zaman elinden kaçmakta ve Sisifos her şeye yeniden başlamak zorunda kalmaktadır.”

Son olarak şunu söyleyip noktalayalım;

Bizler Kemal Burkay ve arkadaşlarınca kurulan 10. kongreye kadar devam eden, her kademesinde gururla, şerefle yer aldığımız Kürdistan Sosyalist Partisini sahipleniyoruz. O bizim geçmişimizdir. PSK li kimliğimizi onurla, şerefle her zaman da taşıyacağız.

Savunacağız.

Biz kendimizi hala PSK li olarak adlandırmaya devam edeceğiz.

PSK bir kaç kişinin “benimdir” demesiyle onların olmaz. Bu boş ve çocukça bir çaba olur.

Yeni PSK ise ayrı.

O sizindir. Hayırlı uğurlu olsun

Size “yeni program” ve “kurucu kadrolarla” yeni bir siyasi hatla inşa ettiğiniz “yeni PSK” nizde başarılar diliyoruz.

HAK-PAR’a gelince O hem PSKlilerin hem de PSK dışında çok sayıda üye ve kadronun partisidir.

Biz PSKliler bu gerçeği içselleştirerek, farklı geleneklerden gelenlerle birlikte yeni bir kimlik oluşturarak inşa ettiğimiz HAK-PAR ile de yolumuza devam edeceğiz.


Print