PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Pirs û Bersiv
Soru - Cevap
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 
 

Öcalan İmralı´dan alınmalı
Kemal Burkay

Son yasa değişikliklerinden birine göre tutuklu ya da hükümlüler avukatlarıyla görüşürken yanlarında Adalet Bakanlığı’nın bir görevlisi de bulunacakmış.

Bu değişiklik besbelli antidemokratik yönde. Ama bu ülkede zaten demokratik olan ne ki? Kağıt üzerinde yazılı haklar ne ölçüde hayata geçiyor?

Şimdiye kadar da görüşme sırasında tutuklu ve hükümlülerin başına gardiyanlar ve jandarmalar zebella gibi dikilmiyor muydu? Hatta Kürt tutukluların, telörgünün berisinde, Türkçe bilmeyen analarıyla bile anadillerini konuşmaları yasak değil miydi?

Demek ki böyle bir değişikliğe aslında hiç gerek yoktu. Peki ne oldu da gerek duyuldu? Evet, bu işte bir bit yeniği var..

Bu değişikliğe en çok tepki gösterenler ise Abdullah Öcalan ve avukatları. Bu “yeni uygulamayı” protesto için görüşmüyorlarmış…

Peki şimdiye kadar nasıl görüşüyorlardı, yanlarında bir görevli olmadan mı? Olmaz olur mu hiç! Apo’nun görüşme öncesi ne söyleyeceği konusunda “görevliler” tarafından iyice hazırlanması bir yana, bu görüşmeler baştan sona zapta alınmakta idi. Zabıtlar uzmanlarınca elekten geçirilip, ekleme çıkarmalarla uygun hale getirildikten sonra, belki ertesi gün belki daha sonra, “görüşme notları” adı altında “yüzyılın avukatları”na (!) iletilmekte idi. Bunu artık bilmeyen mi var?.

Yani gerçekte bu yeni bir uygulama filan değil.

O zaman nedense hiçbir sorun yoktu.. Ama şimdi Adalet Bakanlığı’nın görevlisi devreye girince iş değişti. İşte can sıkıcı olan bu: görüşmeleri izleyecek olanın asker değil de sivil olması, Genelkurmay’a değil de hükümete bağlı olması..

Biliyorsunuz, Öcalan yakalanıp İmralı’ya konduğundan beri Türk devletinin hizmetinde, Türk Genelkurmayı’nın –daha yerinde bir deyişle- “derin devlet güçlerinin” denetiminde. Çünkü bu derin devlet öyle bir şey ki, bazen Genelkurmay Başkanı’nın kendisi bile onun icraatları karşısında kontrpiyede kalabiliyor..

Bunu, bazı safların dışında herkes biliyor. Derin devlet ne istiyorsa Öcalan örgütüne iletiyor ve örgütü de bir mürit sadakatıyla yapıyor. Yani PKK’nın yaptığı işler, bu “terör merör”, “savaş mavaş oyunu” da dahil, vatan-millet kurtarıcılığı adı altında gücünü ve imtiyazlarını korumaya çalışan, ülkedeki demokrasi sürecine karşı direnen derin devletin plan ve projelerinin bir parçasıdır.

Olup bitenlerle ilgili olarak hem Kürt halkı hem Türk halkı feci şekilde aldatılıyor.

Derin devlet Apo’yu yalnızca Kürt hareketini denetim altına almak, pasifize etmek, dejenere etmek, zaman zaman ihtiyaca göre terör oyununda kullanmak için değil; aynı zamanda iç politik çekişmelerde rakiplerine karşı kullanıyor. Örneğin AKP hükümetine karşı.. Öcalan’ın sık sık asıl şer güçlerini, militarizmi bir yana bırakıp kızılelma cephesinin yanında hükümete çullanması nedensiz değil.

Öcalan’ın avukatları, bu işte hukukçuluk filan değil, düpedüz kuryelik yaparak önemli bir rol oynuyorlar. Son yasa değişikliğinin başlıca nedenlerinden biri de bu sanırım. Hükümet, en azından kendini koruma güdüsüyle, devreye girmek istiyor. Hükümet görevlisi orada bulunursa bazı şeyler engellenebilir.

Bu ise doğal olarak Genelkurmay’ı ve bir bütün olarak derin devlet güçlerini rahatsız etmiştir. Malum ya, onlar Öcalan üzerindeki tekellerini yitirmek istemezler. Orada hükümete bağlı bir sivil memurun bulunması işi bozar..

İşte ortakların (derin devlet, Öcalan, avukatlar) tepkisi buna yönelik.

Aslında, Öcalan manipülasyonunu engellemek için hükümetin yapması gereken şey ise, yasa değişikliği filan değil, daha basit: Öcalan’ı İmralı’dan almak, bir sivil cezaevine geçirmek…

Üstelik, Öcalan’ın orda tutulması yasalara aykırıdır. Siyasi olan olmayan öteki hükümlüler nerde kalıyorlarsa Öcalan da orada kalmalı. “Tecrit” denen şey de böyle son bulur.

Ama AKP hükümeti, oyunun tümünden şikayetçi değil elbet, sadece Apo’nun kendisine karşı kullanılmasından dertli. Bunun ötesinde, Kürt sorunuyla ilgili olarak Erdoğan, militarist rejimle tam bir uyum içinde. Hele birkaç gün önceki beş saatlik brifingin ardından esip savuruyor. Bu tutum hem kendi “Türk-İslam” sentezine, “akıncı” ruhuna uygun, hem de derin devlete, “bana dokunmadığınız sürece bu oyunda sizinle beraberim,” demiş oluyor.. 

Görülüyor ki bu terör oyununun artık cılkı çıktı. Türk basınındaki pek çok kalem erbabı, aptalı oynamayı bırakıp muhatabından bu işe son vermesini istemeli. Muhatap ise PKK değil, görüneni görünmeyeni, yüzleği derini ile, Türk devletidir.

Barış ve demokrasinin engeli odur. Aklı ve vicdanı olan herkes bunu bilir.

----------------------------------------------
Haftalık Dema Nu Gazetesi´nin, 21 Temmuz 2005 tarihli 111. sayısında yayınlandı

Yazarın önceki yazılarından:

Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun, örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı için düş kırıklığı
ürk tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler

ÇIKAR YOL - I En başta umut gerekli
İşe yaramaz bir karar…
NE DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı kim çözsün?.
Dün cami, bugün bayrak…
İstanbul sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş I M A R I K…
Kürt Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon

Derin Devlet Tiyatrosunda Kürtler ve Türkler...

 

 
 
PSK Bulten © 2005