PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 
 
Genelkurmay Gladyosuna sahip çıktı!

Kemal Burkay

“Milli katil” Ağca’nın serbest bırakılışının ardından medyada, Kontrgerilla olarak da bilinen Türk Gladyosu’na, yani Özel Harp Dairesi’ne yönelik suçlamaların yoğunlaşması üzerine Türk Genelkurmayı sessizliğini bozdu ve Gladyosuna sahip çıktı. Genelkurmay bildirisinde şöyle denmektedir:

“Geçmişte zaman zaman gündeme getirilen “Kontrgerilla”, “Gladyo”, “Derin Devlet” gibi kavramların, son günlerde Özel Harp Teşkilatıyla irtibatlandırılması gayretlerinin arttığı dikkati çekmektedir. Bilgi eksikliğinden kaynaklandığı değerlendirilen bu gibi suçlayıcı ve amacını aşmış yazı ve yorumlar, ülkemizin maruz kalabileceği bir saldırıda, mütecavize karşı çok hassas görevler icra etmek üzere Soğuk Harp döneminde teşkil edilmiş ve diğer birçok ülkede de benzeri bulunan bu birime zarar vermekte ve vatan savunması hazırlıklarında zafiyete sebep olmaktadır…”

Evet, Ağca’nın bırakılışı gibi bu da şaşırtıcı olmadı. İlginç olan, Özel Harp Dairesi’nin Soğuk Savaş döneminde kurulduğunun itiraf edilmesi. Bu örgüt o dönemde İtalya ve Türkiye dahil birçok NATO ülkesinde CIA tarafından ve ülke hükümetlerden bile gizlice kuruldu, silahlandırıldı ve finanse edildi. İtalya’da adı Gladyo, Türkiye’de Kontrgerilla idi. Her iki ülkede -ve bir dereceye kadar ötekilerde de- yankı yaratan pek çok komploya, cinayete, kanlı eyleme araç edildi.

İtalya’da Bologna Garı’na bomba konup onlarca kişinin katledilmesi, eski başbakanlardan Aldo Moro’nun kaçırılıp öldürülmesi bunlar arasındadır ve bunlar İtalyan soluna yüklendi..

Türkiye’de 1970 öncesi Kültür Sarayı’nın yakılması, Marmara Gemisi’nin batırılması, 12 Eylül öncesi Malatya Belediye Başkanı Hamido’ya gönderilen bomba ile Maraş’ta cemiye atılan bomba da bu örgüt eliyle gerçekleştirilen eylemler arasındadır. Bunlar da ülkemizin soluna yüklenmek istendi. Abdi İpekçi’nin öldürülmesi de bu örgütün ortalığı kızıştırmak ve muhalifleri susturmak amacıyla işlediği yazlerce siyasal cinayetten biridir.

İşte Türk Genelkurmayı’nın sahip çıkmakta bir beis görmediği bu “Soğuk Savaş” örgütü böylesi bir örgüttür. 1952 yılında hükümetten bile gizli kurulmuş, örgütlenmiş, eğitilmiş, gizli silah depoları oluşturulmuş. Amacı, o dönemde, özellikle komünist sistemden, yani Sovyetler Birliği ve müttefiklerinden gelecek bir işgale karşı, cephe gerisinde eylem koymak, direniş yürütmek diye belirlenmiş. Son Genelkurmay bildirisinde de “ülkemizin maruz kalabileceği bir saldırıda, mütecavize karşı çok hassas görevler icra etmek üzere” diye ifade edilen amaç, sözde budur.

Ne var ki, aradan geçen yarım yüzyılı aşkın zamanda Sovyetler, yani komünistler veya başkası Türkiye’yi işgal etmedi; ama bu örgüt, İtalya’da olduğu gibi, iç politikada rejim muhaliflerine, demokrasi güçlerine, özellikle de sola, Kürt hareketine, Alevilere ve gayrimüslümlere (örneğin 6-7 Eylül olayları) karşı yoğun biçimde kullanıldı. Bu örgüt eliyle pek çok yasadışı eylem düzenlendi, suç işlendi. Bu örgüt ordu ve MİT’le iç içe geçti ve “Özel Harp Dairesi adıyla marifetlerini sürdürdü. “Gizliliği” bir bakıma, yalnızca halk için sürdü. Ordu’ya, MİT’e karşı ise ne örgütün gizliliği var, ne de işlediği onca suç ve cinayetin! Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nın 3115 nolu Sahra Talimatnamesi’nde bu örgütün görevleri arasında adam kaçırma, işkence, öldürme, gasp, şantaj, sabotajlar, kundakçılık, yalan haber yayma, halkın tepki ve nefretini çekecek eylemler düzenleyip “düşman” tarafına yükleme dahil, her türlü suç özgürlüğü var!

Söz konusu talimatnamenin 9. Maddesinde ise, “Gayri nizami kuvvetin yeraltı unsurları, kaide olarak kanuni statüye sahip değildir,” deniyor.

Görüldüğü üzere örgütün “yeraltı unsurları” var ve bunlar “kanuni statüden yoksun”, yani kanundışılar; suç ve eylemlerinden dolayı kimseye hesap vermek zorunda değiller! Besbelli ki yukardaki talimatnamede sıralanan suçları da bu unsurlar işleyecektir ve işlemiştir…

Zaten uygulama da  yıllardır böyle cereyan etmedi mi? Bu örgütün mensupları işledikleri binlerce kanunsuz eylemin, komplonun, kıyımın, siyasal cinayetlerin hesabını vermediler. Bir rastlantıyla yakalananlar, hapisten kaçırılan Ağca gibi, kurtarılıp yeni eylemlere yönlendirildiler.

İşin garibi, bu iş Türkiye’de, gerekçe olarak gösterilen Komünist sistem yıkıldıktan, Soğuk Savaş dönemi sona erdikten sonra da  süregeldi. Genelkurmay’ın bildirisinde “birçok ülkede de benzeri bulunan” deyişi gerçeği yansıtmıyor. Gladyo örgütü, daha 1980’li yıllardan başlayarak İtalya’da ve diğer NATO ülkelerinde açığa çıkarılıp tasfiye edildi. Bir tek Türkiye’de edilmedi ve hiçbir şey olmamış gibi ülkenin demokrasi güçlerine, aydınlara ve Kürt halkına karşı eylemlerini tüm hızıyla sürdürdü.

Kürtlere karşı kirli savaş döneminde Özel Harp Dairesi, birçok yerde Kürt sivillere karşı katliam düzenleyip PKK’ya yükledi. (PKK’nın sicili kirli olduğu, benzer eylemleri yaptığı için de kamuoyu buna kolayca inandı). Türk Hizbullahı’nı örgütleyip cinayetlerine yön verdi. Nice faili meçhul cinayet ve yargısız infaz bu örgütün eseriydi. Uyuşturucu işine yöneldi ve bununla kirli savaşı finanse etti.

Ve ne ilginçtir ki şimdi kamuoyu tepkilerinin, devlet içinde devlet olan, ülkenin hukuk sistemini laçka eden bu kanlı terör örgütüne yöneldiği bir dönemde, Türk Genelkurmayı yayınladığı bildiri ile bu örgüte sahip çıkıyor. Bu ne pervasızlıktır! Türk ordusu hem Türkiye kamuoyuna, bu ülkedeki demokratikleşme, şeffaflaşma, temizlenme çabalarına, hem tüm dünyaya meydan okuyor…

Öte yandan, Türk ordusu, bir milyona varan asker gücüyle; onca, kara, hava ve deniz kuvvetleriyle; jandarma ve komando birlikleriyle; onca tank, top, savaş uçağıyla; bunun yanısıra, ülkenin iki yüz bini aşan polis ordusuyla, yani bu devasa militarist çarkla yetinmiyor olacak ki, “vatan savunmasında” bir de böylesi illegal, kanunsuz, toplumun dört bir yanına dal budak salmış bir yeraltı örgütüne gerek duyuyor! Bu suç örgütünün dağıtılmasını isteyenlere, “vatan savunmasını zayıflatıyorlar” diye öfkeleniyor.

Demek ki, vatanı savunmak bu yeraltı unsurlarına, katillere kalmış… Ülke ve bu toplum bakımından ne trajikomik bir durum!

Bu iş böyle devam edemez. Ya bu ülkede ordu, İspanya’da olduğu gibi kışlasına çekilir, ülke demokratikleşir, soğuk savaş döneminden kalan bu türden suç örgütleri, urlar toplum bünyesinden sökülüp atılır, ya da AB üyeliği süreci, demokratikleşme çabaları toptan kesintiye uğrayarak meydan tümüyle faşist güçlere kalır.

Ya biri ya ötekisi.. Bugünkü çekişme işte böylesine bir çekişmedir. Peki, ihtimal nedir, bu kavgada demokrasi güçleri mi, faşizm güçleri mi kazanacak?

Bence, bu ülkede durum bazı bakımlardan ne denli iç burkucu ve umutsuz görünse de, şu 21. Yüzyılın başında Türkiye’nin yeni bir faşist diktatörlüğe sürüklenmesi kolay olmayacak. İç ve dış koşullar buna uygun değil. Şu anda önemli mevzileri hala ellerinde tutan, etkin olan faşist ve militarist güçler, değişime karşı elbet can havliyle direnecekler ve zaten yaptıkları budur. Belki kısa erimli geri dönüşler bile yaşanabilir. Ama uzun erimde şansları yoktur. Herhangi bir faşist diktatörlük denemesi kısa sürede çok daha sert biçimde geri tepecektir. Avrupa’nın kıyısındaki Türkiye artık değişim anaforuna girmiştir ve ister istemez, söz konusu antidemokratik baskı güçleri geriliyecek, toplum demokrasiye doğru yol alacaktır.

Türk Gladyosu da artık son dönemlerini yaşıyor, buna kuşku olmasın.

................................................................................
Yazarın önceki yazılarından:

Türk Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli bir fırsattır
Bu nasıl bir ilerleme?
Değişimi anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3 Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz bir ülke..
“Demokrat, özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon dumanları…
Asıl ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son gelişmeler üzerine
Kürtçe şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun, örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı için düş kırıklığıürk tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler

ÇIKAR YOL - I En başta umut gerekli
İşe yaramaz bir karar…
NE DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı kim çözsün?.
Dün cami, bugün bayrak…
İstanbul sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş I M A R I K…
Kürt Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon

Derin Devlet Tiyatrosunda Kürtler ve Türkler...

 

 
 
PSK Bulten © 2006