PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 
 

Sayın Sezer, nereden nereye!

Kemal Burkay

Cumhurbaşkanı Sezer Çankaya’daki yedi yılını tamamladı. Geçmişte onunla ilgili şöyle yazmışım:

10 Eylül 1999 tarihli Roja Teze’den:

Birkaç ay önce, Anayasa Mahkemesi Başkanı Ahmet Necdet Sezer, Anayasa Mahkemesi'nin kuruluşunun 37. yıldönümü nedeniyle yaptığı konuşmada, Türkiye'de düşünce ve ifadelerinden dolayı insanların cezalandırılmasını ülke için bir ayıp saymış ve düşünce özgürlüğünün tam olarak sağlanmasını istemişti. Genellikle parti kapatma gibi, demokrasi açısından olumsuz bir yönüyle ünlenmiş olan ve Yekta Güngör Özden gibi, insanın nitelemekte güçlük çektiği, çok konuşan ve boş konuşan bir başkanın ardından, bu sözler ferahlık verici, Anayasa Mahkemesi'ne de saygınlık kazandırıcı idi.

Bir hukuk adamının düşünce özgürlüğünü savunması zaten doğal değil midir ve böylesine üstünde durmaya değer mi diye düşünebilirsiniz. Ancak, bu memlekette hukuk adına nice cinayetler işlendiğine tanık olduktan ve nerdeyse hukuk adamlarından umudu kestikten sonra, bu sözlerle, çöplükte inci bulmuş kadar sevinmemiz ve övgüye değer bulmamız doğal.

28 Nisan 2000 tarihli Rojta Teze’den:

Bundan sonra ne olacağına, nasıl bir cumhurbaşkanı seçileceğine gelince.. Bu yazı yayınlandığı zaman belki de yeni cumhurbaşkanı seçilmiş olacak. Ama ben görüşümü yine de söyleyeyim:

Kimin cumhurbaşkanı olacağını umursamıyorum. Galatasaray maçı kadar olmasa da, gündemi meşgul eden bu konuda hiç bir heyecan duymuyorum. Çünkü yakın dönemde bir şey değişmeyecek.

Gelecek olan belki Demirel kadar usta, enerjik, lafebesi, demagog bir tutucu olmaz. Ama onun da bir düzen yanlısı, değişim karşıtı olacağına kuşku olmasın. Bu parlamentodan başka şey beklenemez.  Militarizmin, şovenizmin, şiddetin, tutuculuğun, cehaletin egemenliğindeki  bu ülkede bir yenilikçinin, bir değişimcinin, aydın bir kafanın cumhurbaşkanı olmasını beklemek ancak bir düştür. Zülfü Livaneli bu konuda güzel şeyler yazmıştı:

“Herkesle iyi geçinmeye çalışan, hiçbir yaratıcı yeteneği olmayan, orta zekalı, vasat bir cumhurbaşkanımız olacak!..”

12 Mayıs 2000 tarihli Roja Teze’den:

İki hafta önceki yazımda, yeni seçilecek cumhurbaşkanın kim olacağı ile hiç ilgilenmediğimi, nasıl olsa tutucu, vasat birini seçeceklerini söylemiştim.

Bu arada sayın Sezer aday gösterilince, kimler tarafından aday gösterildiğine bakmaksızın, çoğu kişi gibi ben de memnun oldum ve seçilmesini diledim. Sayın Sezer, Anayasa Mahkemesi Başkanı olarak, Türkiye’nin bu boğucu koşullarına göre iyi sayılacak bir hukukçu imajı vermişti.

İlginç olan, insan hakları ve hukuk sicili bu kadar bozuk bir ülkede, Yargıtay’ın başında da nitelikli, çağdaş, aynı zamanda oldukça cesur bir hukukçunun, sayın Sami Selçuk’un bulunuşudur. Adaylar arasında onun da adı geçti, ama siyasi parti liderlerinin ve parlamentonun benimseyemiyeceği kadar demokrat ve değişimci biri idi..

Sayın Sezer, aday gösterildiği gün, yine Anayasa Mahkemesi’nin kuruluş yıldönümünde yapılan resmi törende yaptığı konuşmada da sözünü esirgemedi, kendisini parlamentonun tutucular yığınına benimsetmek için herhangi bir çaba içinde olmadı. Anayasa’nın birçok meddesinin demokrasiyle bağdaşmadığını ve değiştirilmesi gerektiğini söyledi. Cumhurbaşkanlığı yetkilerini de fazla bulduğunu belirtti ve bunu parlamentonun yetkilerine bir müdahale saydı. Bu da kişilik sahibi birinin tavrıydı.

Bunlar elbette olumlu işaretler. Ama acaba tüm bunlar sayın Sezer’in şu anda bulunduğu önemli mevkide yapacağı her şeyin hukuk ve adalet ilkelerine uygun olacağının güvencesi olabilir mi? Bu aşırı bir iyimserlik olur. Sayın Sezer’in bundan böyle izleyeceği tutum ve yaratacağı etki, kendi kişilik özelliklerinin yanı sıra, ama bundan da çok, koşullara, kendisini çevreleyen ortama bağlıdır.

Bu ortamsa ne yazık ki umut verici değil. Evet, Türkiye’nin içine girmek istediği Avrupa Birliği ve genel olarak “Batı Dünyası” Türkiye’nin değişmesini, demokratikleşmesini istiyor. Türkiye’de de bunu isteyen kesimler var. En başta, barış ve özgürlük isteyen Kürt halkı demokrasi güçlerinin önemli bir dinamiği. Ama o, rejimin tutucu güçlerince düşmandan sayılıyor! Bunun yanısıra -çok kararlı ve  geniş boyutlu olmasa da- işveren çevreleri, bir bölüm aydın da değişimden yanalar. (Aydın geçinenlerin bir bölümü ise, özellikle Kemalistler, herkesten daha tutucu!) Ama siyasi partiler, yılların liderleri, çoğu kemikleşmiş tutucu. (Bunlardan biri, Demirel, gitti; ama mezarda bile peşimizi bırakmayacak görünüyor!..)   Hükümet ve parlamento tutucu. Bürokraside tutuculuk ağır basıyor. Ordu ve polis ise baskıya, teröre koşullanmış… Üstelik ordu, MGK kanalıyla ülke politikasının esaslarını belirliyor. Hukuk sistemi, başta darbecilerin anayasası olmak üzere, faşizan yasalarıyla, DGM’leriyle tutucu…

Sayın Sezer hukuk anlayışında kararlı, tutarlı biri olsa da bu tutuculuk denizinde ne ölçüde etkileyici, değiştirici olabilir? Onu hizaya, ileri giderse boğuntuya getirmezler mi?.

Kaldı ki Türkiye’nin sorunları salt dürüst, çağdaş bir hukukçu gözüyle çözülebilecek türden değil. Türkiye’nin sorunlarını çözmesi, çağı yakalaması için köklü bir değişim gerekli. Birçok alanda önemli reformlar gerekli. Politik ve idari yaşam yeniden yapılanmalı, demokratikleşmeli. Kürt sorunu, eşitlikçi temelde adil bir çözüme kavuşmalı; en azından, bu doğrultuda cesur adımlar atılmalı.

Bunlar ise kitlelerden gelen ciddi bir değişim isteği ve baskı olmadan gerçekleştirilemez. Ama kitleler ne yazık ki bu alanda hareketsiz. (....) Öyle olunca da bu ülkede tutucular, sömürücüler, zorbalar, çeteler, vurguncular oldukça şanslı!

Yine de bireylerin rolünü küçümsemiyorum. Sayın Sezer eğer tutarlı, kararlı davranırsa, etkisini değişimden, ülkenin demokratikleşmesinden, hukuk sisteminin iyileşmesinden yana kullanabilir. Bu da önemlidir.

Kendisinin bu doğrultudaki çabalarını destekleyeceğiz. Sayın Sezer’e iyi şanslar!

12 Eyül 2001 tarihli Dema Nu’dan:

Cumhurbaşkanı Sezer’in yeni adli yıl nedeniyle Yargıtay Başkanı’na gönderdiği mesaj da, bir kez daha, hukuk devleti ilkeleri ve Avrupa birliği ile bütünleşme açısından olumlu vurgular içeriyor. Sezer, evrensel ölçütlerin ve Avrupa Birliği normlarının Türkiye hukuk sistemine kazandırılmasını öneriyor. Ne var ki, Sayın Sezer, eğer gerçekten ülkenin hukuk ve demokrasi alanında çağı yakalamasını, yenilenmesini istiyorsa bu konuda, arasıra mesaj yayınlamaktan öte, daha girişimci, kararlı ve cesur olmalıdır. Bulunduğu makam nedeniyle yapabilecekleri ve etkisi herkese, örneğin Yargıtay Başkanı’na göre çok daha fazladır. Demokratik bir anayasa için ağırlığını koyabilir, kamuoyu oluşturmak için çok şey yapabilir. En başta, başkanlığını yaptığı MGK, bugünkü gibi hükümet ve parlamento üstü konumuyla, hukuk ve demokrasiyle bağdaşmaz bir kurumdur. Bu durum, kendisini rahatsız etmelidir. (....)

Ama bu rol, arada bir benzer soyut mesajlar vermekle oynanamaz. Nitekim Sezer’in eğrisi de giderek düşmekte. Eğer o bugünkü içe kapanıklığını aşamazsa, demokrasi ve değişim yönünde dişe dokunur bir etki yapamaz ve ilerde iyi niyetli, dürüst, ama sıradan, silik bir cumhurbaşkanı olarak hatırlanır.

Aralık 2001 tarihli “PSK Bülten”de ise,

Anayasa Mahkemesi’nin, DKP’yi bölücülükle suçlayıp kapatmasına ilişkin 26 Şubat 1999 tarihli kararına koyduğu muhalefet şerhi nedeniyle, “Cumhurbaşkanı Sezer’in Tavrı Saygıya Değer” başlıklı yazımda şöyle demiştim:

“Sezer, bir hukuk adamına yaraşır şekilde, Siyasi Partiler Yasası’nın bu maddesini Anayasa’ya ve hukuka uygun bulmuyor; ülkede etnik grupların varlığından söz etmenin, eşitlik temelinde barışçı çözüm istemenin bölücülük sayılamıyacağını söylüyor.”

                      *   *   *

Evet sevgili okurlar, Sayın Sezer’le ilgili geçmişte böyle demişim. Son yıllarda kendisiyle ilgili fazla bir şey yazmadım. Belki daha da silikleştiği, tümüyle askerlerin ve Baykal’ın dümen suyuna girdiği, bir AB karşıtına dönüştüğü, böylece ilk başlardaki olumlu hukukçu yanını da tümden yitirdiği için... Açık ki bu benim için sürpriz olmadı. Kaygılarımı, onu hizaya getireceklerini daha baştan yazmıştım.

Sezer, son olarak,  AKP ve CHP’nin yangından mal kaçırır gibi, TBMM’den ortaklaşa geçirdikleri, bağımsız adaylara ilişkin ve Kürtleri parlamento dışında tutma amaçlı Anayasa değişikliği hükmünü de alel acele onayladı..

Nereden nereye! Bu aynı zamanda bir insanın kendini tüketmesinin de öyküsüdür. Bir zamanlar bu ülkeye çağdaş hukuku kazandırmak isteyen Sezer, şimdi hukuku yok edenlerin ve haksızların kervanına katılmış bulunuyor. 

Yazarın önceki yazılarından:

Son terör eylemlerinin ardında kimlerin eli  var?
Sistem ne laik ne demokrat
“Türk Tarih Tezi” komedisi
Paşalar Cumhuriyeti, berdevam mı?.
Kürt Dili nasıl kurtulur?
Türk medyası ya da Yalancı Çoban
General, istifa et!
Heyy, orada bir Müslüman yok mu?!.
Irkçı görüşlerin temeli yalan ve safsata-2
Türk-İslam sentezi ve Kürtler, Aleviler...
Irkçı görüşlerin temeli yalan ve safsata-1
Kim olursa olsun!
“Bu ırkçılık nerden çıktı?!”
Aman, 301’i değiştirmeyin!
Yanlışta direnenler, Sopayı çözüm sananlar...
“Halkın oyları” ve çıkar yol
Türkiye batağa nasıl saplandı..
Kerkük Kürdistan’a katılırsa...
Gerçek katil kim?
Ankara Konferansı üzerine
AB’ye sırtını dönen Türkiye’de Savaş hazırlığı mı, blöf mü?
Saddam cezasını buldu
Çıkara dayalı yanlış hesaplar
AB’nin son kararı üzerine
Baker Raporu ölü mü doğdu?
PKK neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik ve Irak’ta çözüm
Bir kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime direnen Türkiye
Sel, yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan, zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir şarkı, bir şiir
Fransız Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En büyük devletsiz ulus..
Oyunu gerçek sanmak-2
Oyunu gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar kirli savaşı sorgulamalı
Linç salgını yayılırken…
Lübnan’dan uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar Savaşı mı?
Türkiye’nin Kerkük Sorunu!
Halkı yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun yıkımına kim ağlar?
Terör ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık mı, sanık mı?.
Şemdin’in yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı olmasın?..
Çetelerle mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi esir alan ahtapot...
Sular ısınırken...
”Sanki herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu bir darbe değil mi?
Terör ne, terörizm ne?
TBMM Başkanı Arınç’ın kunuşması ve demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı, tutku ve akıl...
Derin devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç ve Ceza
Yine bir şeyler dönüyor…
Sistem çürümüş, dökülüyor
Irak’ta iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey olanlar..
ŞOVENİZMİN ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At izi it izine karışırken..
HAMAS ve PKK…

Sağduyu ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin üstü örtülüyor
Adalet mi rezalet mi?.
Genelkurmay Gladyosuna sahip çıktı!
Türk Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli bir fırsattır
Bu nasıl bir ilerleme?

Değişimi anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3 Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz bir ülke..
“Demokrat, özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon dumanları…
Asıl ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son gelişmeler üzerine
Kürtçe şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun, örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı için düş kırıklığıürk tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler

ÇIKAR YOL - I En başta umut gerekli
İşe yaramaz bir karar…
NE DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı kim çözsün?.
Dün cami, bugün bayrak…
İstanbul sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş I M A R I K…
Kürt Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon

Derin Devlet Tiyatrosunda Kürtler ve Türkler...

 
 
PSK Bulten © 2007