Türkiye Malezya olur mu?
Keşke olabilse!
KEMAL BURKAY
Bu ara Türkiye’deki yoğun tartışmalardan biri
Malezya üzerine: Türkiye Malezya olur mu, olmaz mı?!.
Birileri, Türban’ın serbest bırakılacağından
hareketle, Türkiye Malezya’ya dönecek diye yeni bir korku
dalgası estirdi. Birileri de bundan paniğe kapıldı..
Şimdi bu konu tartışılıyor.
Peki Malezya neyin nesi? Bu ülkede her kadının başı
örtülü mü? Ayrıca Malezya ile Türkiye’yi kıyaslayınca
salt kadınların başörtüsünü mü ölçü alacağız?
Şu anda sitemizde (www.kurdistan.nu), ”basından”
köşesinde Ayşe Önal’ın bu konuda güzel bir
makalesi varken, benim belki de yazmama hiç gerek yoktu. Yine
de kendimi tutamadım. Benim Güneydoğu Asya’nın
bu yöresiyle ilgili olarak az da olsa, gözleme dayanan bazı
bilgilerim de var.
Yirmi yıl kadar önce, şimdi hayata veda etmiş
olan dostum Gültekin Gazioğlu ile Avustralya’ya gidip
gelirken Singapur’dan geçmiş, dönüş yolunda orada
bir gün mola vermiş ve kenti biraz dolaşmıştık.
İlk ilgimi çeken, geniş, ferah, içindeki fıskıyeli
havuzlarla, tropikal bitkilerle insanı hayran bırakan
güzelim uluslararası havaalanıydı. Avrupa’da
da epey yer dolaştım, bu denli güzel bir alanı
hiçbir yerde görmedim. Bizi havaalanından kente, otelimize
götüren ve budanmış, hoş biçimler verilmiş
tropikal ağaç dizileri içinden geçen yol da bir başka
unutulmaz güzellikte idi..
Gündüzün Gültekin’le çıkıp bir süre çevreyi yürüyerek
dolaştık. Bazı yerlerde ağaçlar üstten
birbirine ulaşmış, bir yeşillik tüneli
oluşturmuşlardı. Bir taksiye binip biraz da
onunla kent içinde tur attık. Bu tropikal ülkede dışarısı
bir hamamın göbek taşındaki kadar sıcaktı.
Arabalar, oteller, işyerleri ise kilimalıydı.
Bu nedenle otele döndüğümüzde üşüme hissedip ceketlerimizi
giyiyorduk.
Singapur da Honkong gibi bir gökdelenler kenti. Yeryüzündeki
tüm büyük bankaların, büyük şirketlerin, tanınmış
mağazaların burada şubeleri var. Bu geziler
sırasında Çinlilerin yoğun olduğu, buraya
özgü yiyecekler, deniz ürünleri, meyveler ve baharatlar satılan
çarşıları, binbir heykelle süslü Hint tapınaklarını
gördük.
Bir günde ve böylesi rüzgarımsı bir dolaşmayla
bir kent ne kadar tanınır ki! Ama bu kadarıyla
bile üzerimizde iyi bir etki bıraktı. İlginç
ve temizdi. Başı örtülü kadınlar ise hiç ilgimizi
çekmedi; var mıydılar yok muydular, bu konudaki
manzarayı şimdi hatırlamıyorum. Doğrusu,
bu gözle bakmamıştık hiç!
Singapur’la Malezya ilişkisine gelince: Bilindiği
gibi Malezya bir konfederasyon. (Gerçi Türkiye’de bu garip
tartışmaya tutuşanlar da daha düne kadar bunu
ne derece biliyorlardı, şüpheli ya!) İngiliz
yönetiminden bağımsızlaştıktan kısa
süre sonra,1963’te, Singapur, Saravak ve Sabah bir araya gelerek
Malezya Konfederasyonunu oluşturmuşlar. Ama nüfusunun
çoğu Çinli olan Singapur’la Malezya Konfederasyonu arasında
çok geçmeden sorunlar çıkmış ve fazla didişmeden,
yani anlaşarak, kavga dövüş etmeden ayrılmışlar.
O tarihten bu yana Singapur bağımsız bir devlet.
Singapur küçük bir ada ülkesi, 622 kilometrekare büyüklüğünde,
4,5 milyon nüfuslu. Nüfusunun %75’i Çinli, % 14’ü Malay,
%7’si Hintli. Resmi dil de buna uygun olarak Çince, Malayca
ve bir Hint lehçesi olan Tamilce. Eğitim de her üç dilde
yapılıyor. Yani bu ülkede tam bir dil ve kültür
özgürlüğü var, tüm etnik gruplar için…
Singapur’da başlıca üç dini inanç grubu var: Budistler,
Taolar ve Müslümlar. Bunların da her birinin dini inançları,
tapınakları elbet serbest, kimsenin kimseyi yok
saydığı, baskı yaptığı
yok…
Kişi başına ulusal geliri, 2005’e göre 28.000
ABD doları, yani Türkiye’nin 6 katı!
Gelelim Malezya Konfederasyonuna:
İki parçadan (bir yarımada ve Borneo’nun bir parçası)
oluşan Malezya 328 bin kilometrekare büyüklüğünde
ve 25 milyon nüfuslu. 16 eyaletten oluşuyor. (Yarımada
bölümü 13 eyalet, Borneo 3 Eyalet). Malezya bir krallık.
Ve her eyaletin de kendi sultanı var.
Nüfusun yüzde 50’si Malay, % 24’ü Çinli, yüzde 7’si Hintli,
gerisi de diğer etnik gruplar… Burada da eğitim
dili ilk ve orta dereceli okullarda, duruma göre, yani bölgenin
nüfus yapısına göre ağırlıklı
olarak Malayca, Çince veya Tamilce, ayrıca İngilizce…
Üniversitede ise eğitim dilinde İngilizce ağır
basıyor…
Malezya’da da başlıca üç inanç grubu var: Müslümanlar
(Yüzde 60), Budistler (% 19), Hıristiyanlar (% 9). Son
zamanlara kadar bu inançlardan herhangi biri üzerinde baskı
söz konusu değildi; her birinin inancı serbest,
tapınağı açık.
Yönetim sistemi iki meclisli demokratik, parlamenter sistem.
Ayrıca her eyaletin kendi yerel hükümeti, kendi parlamentosu
var. Bu meclisler serbest seçimlerle belirleniyor.
Bu kadarı bile, sadece bağımsız bir cumhuriyet
olan Singapur’un değil, meşruti krallık sistemiyle
yönetilen Malezya’nın da Türkiye’den çok daha demokratik
bir ülke olduğunu gösteriyor. Yani bu ülke Avrupa’ya
sınırdaş olsaydı, her halde çoktan AB
üyesi olmuştu.. Türkiye’nin böylesine çoğulculuğa
saygı gösteren, farklı dil ve dinler arasında
adaleti gözeten bir ülke olması için daha çok fırın
ekmek yemesi gerekiyor!.
Böyle bir ülkenin adının ”Cumhuriyet” ya da ”Krallık”
olması ne önem taşır? İngiltere, Hollanda,
Belçika, İspanya, İsveç, Norveç, Danimarka da birer
krallıktırlar… Buna karşılık İran
bir cumhuriyettir. Sadddam rejimi de bir cumhuriyetti!
Böylesi cumhuriyettense öylesi krallık bin defa evladır!
Üstelik Malezya ordusunun ikide bir zırt-pırt darbe
yaptığını duymadık! (Şeytan
kulağına kurşun!)
Malezya ekonomik bakımdan da bayağı gelişmiş,
sanayileşmiş bir ülke. Güneydoğu Asya’nın
en hızlı gelişen ülkesi.. İşsizlik
yüzde 7 dolayında. Ulusal geliri kişi başına
12.700 dolar, yani nerdeyse Türkiye’nin üç misli! (Sayın
Önal bu konuda yanılmış olsa gerek, oldukça
eksik bir rakam vermiş: 4960 dolar..)
Türkiye’den oldukça küçük bir ülke iken, çektiği turist
sayısı Türkiye’nin iki katı, yılda 32.
milyon…
Türkiye’ye benzemediği için çöle dönmemiş; ormanlık,
yemyeşil bir ülke…
Demek ki Türkiye’nin Malezya olması gerçekten kolay değil;
benzeyecek diye üzülenler hiç üzülmesin! Aşye Önal yazısının
sonunda şöyle demiş:
”Bu durumda bizim Malezya olmaktan değil, Malezya’nın
biz olmaktan korkması gerekiyor.”
Ne kadar doğru! Buna karşılık, Türkiye’nin
Malezya olacağına sevinenler de hiç sevinmesin;
bu ülke, bu adamların elinde Malezya bile olamaz!
Keşke olabilse, nerde o günler!..
Türkiye’nin Malezya olacağından korkan burnu büyük
efendiler! Siz ne kendinizi ne başkasını tanıyorsunuz.
Sizde hiç eksilmeyen o paranoya gibi, bu kibir, bu megalomani
de boşunadır, boşuna!
Peki Malezya Türkiye olabilir mi? Haa, o risk var. Son dönemde
İslamın devlet dini olduğu hükmü anayasaya
kondu. Ayrıca şimdiki yönetim şeriatı
da temel hukuk haline getirme yanlısı. Böyle bir
durumda bu ülkede, dinler ve etnik gruplar arasındaki
dengeler bozulur, tolerans ortadan kalkar ve iç barış
da kalmaz. Bunun kaçınılmaz olarak yaratacağı
kavga dövüş ise oldukça gelişkin ekonomiyi harap
eder. Irak’ın da bir dönem kişi başına
ulusal geliri oldukça yüksek bir ülke olduğunu unutmamalı..
İşte böylesi olumsuz bir gelişme Malezya’yı,
bir yönüyle İran, diğer yönüyle de Türkiye haline,
yani despot, hoşgörüsüz bir sisteme dönüştürebilir.
Umarım Malezyalılar bu ahmaklığı
yapmazlar..
Yazarın önceki yazılarından:
Nasıl
bir anayasa? – 2 Kemalizm ayak bağı oldu
Nasıl bir anayasa?
Bir
genel af ”PKK sorununu” bitirir mi?
DTP’nin
temel yanlışı ne?
Yedi
kızın acı öyküsü Yaşamadan Öldüler
Yakın
tarihe kısa bir gezinti
Kürdistan gerçeği, Kürt ulusal sorunu ve onurlu tavır
Türk
dış politikasının rüşvetleri…
Yezidi
Kürtlere yapılan saldırı
Türk
Parlamentosu ve Kürtler
Seçimlerde
Türkiye solu, Kürt Ulusal hareketi
22
Temmuz Seçimleri üzerine
Orman
yangınları kimin işi?
Dink
Davası ve Sivas
Bir
mum yakmaya devam…
Kuzeyde
bir hafta
Norveç sınırı, Laponlar, beyaz geceler…
Darbe
ayağa düştü
Darbe
planı işlemekte
Barzani
“PKK terörü”nü destekliyor mu?
Hükümet
gerçekleri halka anlatmalı
Sayın
Sezer, nereden nereye!
Son
terör eylemlerinin ardında kimlerin eli var?
Sistem
ne laik ne demokrat
“Dil
Devrimi” ve “Güneş Dil Teorisi” komedisi
“Türk
Tarih Tezi” komedisi
Paşalar
Cumhuriyeti, berdevam mı?.
Kürt
Dili nasıl kurtulur?
Türk
medyası ya da Yalancı Çoban
General,
istifa et!
Heyy,
orada bir Müslüman yok mu?!.
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-2
Türk-İslam
sentezi ve Kürtler, Aleviler...
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-1
Kim
olursa olsun!
“Bu
ırkçılık nerden çıktı?!”
Aman,
301’i değiştirmeyin!
Yanlışta
direnenler, Sopayı çözüm sananlar...
“Halkın
oyları” ve çıkar yol
Türkiye
batağa nasıl saplandı..
Kerkük
Kürdistan’a katılırsa...
Gerçek
katil kim?
Ankara
Konferansı üzerine
AB’ye
sırtını dönen Türkiye’de Savaş hazırlığı
mı, blöf mü?
Saddam
cezasını buldu
Çıkara
dayalı yanlış hesaplar
AB’nin
son kararı üzerine
Baker
Raporu ölü mü doğdu?
PKK
neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik
ve Irak’ta çözüm
Bir
kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime
direnen Türkiye
Sel,
yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan,
zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir
şarkı, bir şiir
Fransız
Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En
büyük devletsiz ulus..
Oyunu
gerçek sanmak-2
Oyunu
gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar
kirli savaşı sorgulamalı
Linç
salgını yayılırken…
Lübnan’dan
uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar
Savaşı mı?
Türkiye’nin
Kerkük Sorunu!
Halkı
yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı
bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde
ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun
yıkımına kim ağlar?
Terör
ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık
mı, sanık mı?.
Şemdin’in
yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı
türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı
olmasın?..
Çetelerle
mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi
esir alan ahtapot...
Sular
ısınırken...
”Sanki
herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu
bir darbe değil mi?
Terör
ne, terörizm ne?
TBMM
Başkanı Arınç’ın kunuşması ve
demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki
askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin
Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş
terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı,
tutku ve akıl...
Derin
devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç
ve Ceza
Yine
bir şeyler dönüyor…
Sistem
çürümüş, dökülüyor
Irak’ta
iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey
olanlar..
ŞOVENİZMİN
ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At
izi it izine karışırken..
HAMAS
ve PKK…
Sağduyu
ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin
üstü örtülüyor
Adalet
mi rezalet mi?.
Genelkurmay
Gladyosuna sahip çıktı!
Türk
Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının
mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik
Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk
rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt
sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye
Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın
Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris
olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar
böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli
bir fırsattır
Bu
nasıl bir ilerleme?
Değişimi
anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz
üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin
AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3
Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz
bir ülke..
“Demokrat,
özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon
dumanları…
Asıl
ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son
gelişmeler üzerine
Kürtçe
şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan
İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar
üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun,
örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı
için düş kırıklığıürk
tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II
Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler
ÇIKAR
YOL - I En başta umut gerekli
İşe
yaramaz bir karar…
NE
DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi
ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin
Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı
kim çözsün?.
Dün
cami, bugün bayrak…
İstanbul
sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir
kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş
I M A R I K…
Kürt
Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon
Derin
Devlet Tiyatrosunda Kürtler
ve Türkler...
|