PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 
 

AKP sistemle kaynaşırken..

Kemal Burkay

AKP’nin seçimlerden bu yana sergilediği manzara, ona iyimser yaklaşan Türk medyasındaki kimi demokrat kalemleri de düş kırıklığına uğrattı.

Hükümet seçimlerin ardından, sivil ve demokratik olması umut edilen yeni bir anayasa için start başlattı; ama bunu yüzüne gözüne bulaştırması çok sürmedi. Girişimi başlatan tanınmış Anayasa Hukukçusu Prof. Zafer Üskül, Kemalizmin ideolojik hegemonyasının anayasa üzerinden kaldırılmasını önerdiği için anında militarist ve şoven güçler tarafından hedef tahtasına kondu, AKP ise kendisine sahip çıkmadı ve bir kenara itti. Başka bir ekibe havale edilen yeni anayasa taslağı ise kapalı kapılar ardından ve AKP kulislerinden bir türlü günyüzüne çıkamadı. Ama dışarı sızdığı, kamuoyuna yansıdığı kadarıyla, bunun demokratik bir anayasa olmayacağı şimdiden bellidir. Anayasada Kemalizmin ideolojik hegemonyası gibi, militarizmin Türk rejimi üzerindeki ipoteği de sürecek. MGK’ya dokunulmayacak. Genelkurmay Başkanlığı’nın imtiyazlarına da.

İnanç özgürlüğü alanında da yeni anayasanın demokratik bir açılım sergilemesini beklemek aşırı iyimserlik olur. AKP’nin böyle bir niyeti yok. O, İnanç sorununu, türban gibi, imamhatiplilerin bazı eğitim hakları gibi, yalnızca kendi geleneksel tabanını ilgilendiren birkaç konuyla sınırlamıştır ve tüm çabası da bu alanda taraftarlarını memnun etmek, dinci kesimlerin önünü daha da açmaktır. Buna karşılık öteki inanç gruplarının, örneğin Alevilerin ve Hıristiyanların hak ve özgürlükleri AKP’nin umurunda bile değil. Kemalist-militarist kesim gibi, AKP’nin de aradığı, laik-demokratik bir toplum değil. Öyle olsa en başta Diyanet İşleri Teşkilatı’nı anayasal ve resmi bir kurum olmaktan çıkarırdı, okullardan zorunlu din derslerini kaldırırdı.

Yeni anayasada Kürt sorununun çözümüne kapıyı aralıyacak demokratik bir açılım beklemek ise, olmayacak duaya amin demek olur. Kürt sorununa ilişkin olarak inkarı ve baskıyı tek çözüm yolu gören militarist kesimle AKP kurmayları arasında fazla bir fark yok. Yıllar içinde, yaşanan bunca çatışmanın, acının, ödenen bunca bedelin ardından geldikleri yer, Kürtlerin varlığını -lafta da olsa- kabul etmek oldu. Ama hepsi o kadar. Bundan öteye bir adım atmamakta, Kürtlerin meşru haklarını tanımamakta direniyorlar. Öyle olunca, Kürt halkına yönelik baskı ve şiddet politikası da sürmekte.

Üstelik, AKP iktidarı döneminde Kürtlere ve Hıristiyan azınlıklara yönelik düşmanlık duyguları ve saldırganlık daha da kabardı. Elbet, bunu kışkırtanlar daha çok, aynı zamanda AKP’yi de güç duruma düşürmeye, köşeye sıkıştırmaya çalışan muhalifleri; Kemalist, militarist ve faşist kesim. Ama AKP hükümeti de bu saldırganlığı frenlemek için hiçbir çaba göstermiyor. Ayrıca AKP içinde de şoven ve faşizan unsurlar az değil. Bunlar hükümette de yer alıyor ve önemli postları ellerinde tutuyorlar. Cemil Çiçek gibi...

Kaldı ki bizzat Erdoğan’ın ve Çankaya’ya tırmanan Gül’ün demokrasi ve özgürlükler konusunda tutarlı, ciddi oldukları söylenemez. Seçimlerden sonra yüzlerindeki maskeyi sıyırıp attılar. Erdoğan’ın son Diyarbakır seferinde sivil toplum örgütlerinin temsilcilerine söyledikleri, kendisinden bir şeyler bekleyenler üzerinde soğuk duş etkisi yaptı. Kürtçe eğitim için bazı adımlar atılmasına, Kürtçenin okullarda seçmeli ders yapılmasına ilişkin öneriye Erdoğan, “Kürtlere verirsek Lazlar, Çerkezler, ötekiler de ister” diye cevap veriyor!

Bu cevap, bu ülkedeki devlet politikasını yeterince açığa vuruyor: Türklerin dışında kimseye hak vermemek, farklı dil ve kültürleri ortadan kaldırmak, herkesi zorla Türk yapmak...

Erdoğan da yüz yıldan beri, silah zoruyla yürütülen bu politikayı izliyor işte. Fazla söze ne gerek!

Ya Gül’ün Amerika gezisi sırasında, Kürt sorununa çözüm için siyasal yöntemlerin devreye konmasını öneren ABD tarafına, basın toplantısında verdiği cevap: “Sınırın ötesinden gelip saldırana ne siyasal çözümü? El Kaide’ye siyasal çözüm olabilir mi ki PKK’ya olsun?”

Gül, Kürt sorununun salt bir PKK sorunu olmadığını, PKK’nın da bu sınırlar içinde ve Kürt sorununa adil bir çözüm bulunmadığı için ortaya çıktığını bilmez mi? Ama o kaba demagojiyi ustaca bir politika sanıyor. Beylik sözleri tekrarlamak ve aynı çıkmaz yolda yürümek Gül’ün de işine geliyor. YAŞ kararlarıyla “mürteci” diye suçlanıp ordudan kovulan subaylara ilişkin kararların altına, dün muhalefet şerhi koyarken bugün imza attığı gibi...

Bütün bunlar neyi gösteriyor? Erdoğan’ın ve Gül’ün ülkeyi, bir yerden bir yere taşıma gibi bir dertlerinin olmadığını, sorunları çözmek için risk almayı göze almadıklarını, onlar için en önemli, belki de tek önemli şeyin post kapmak ve o postlarda oturmak olduğunu...

Bu nedenledir ki militarist kesimle önce amansızca çekiştiler, şimdi de bir güzel uzlaştılar. MGK’ya devam... Militarizmin imtiyazlarına devam... Kürt sorununda baskıya, şiddete, yani o pek sevdikleri terimle “teröre” devam... Buna karşılık Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı postlarında oturmaya da devam... Kulağından tutulup ordudan keyfi olarak atılanlar da, Türbanlı kızlar da bekleyebilir... Kürtler, Aleviler ve Hıristiyanlar ise hiç beklemesinler; onlara bu ülkede hak ve özgürlük yok, can güvenliği yok!

Aydınlara gelince, fazla umuda kapılmasınlar... TCK’nın şu yeni şöhret 301 maddesiyle ilgili tutum ortada. Hükümet uzun zamandır bu maddeye dokunmamak için ayak sürüdü. Şimdi sözde bir değişiklik girişimi var ve bu madde Meclis’in gündemine gelmek üzere. Ama bununla madde kalkmayacağı gibi onda işe yarar bir değişiklik beklemek de boşuna. Bir kez daha dağ fare doğuracak ve bu ülkede gelenek olan şey, aydınlara yönelik baskı, zulüm, linç sürecektir.

AKP hükümetinin, Erdoğan’ın ve Gül’ün son dönemde sergiledikleri bu manzara bizim için sürpriz olmadı. “22 Temmuz Seçimleri Üzerine” başlıklı yazımda şöyle demiştim:

Kürt halkı bağımsız adaylara ve AKP’ye oy verdi. Pervasızca Kürt düşmanlığı, savaş kışkırtıcılığı yapan CHP, MHP, GP gibi partilere oy vermedi. (...) Öte yandan, AKP’nin ne derece değişimci ve demokrat olduğu, bu işteki içtenliği ve kararlılığı elbet tartışılır.

“AKP –hükümet olduğu son 4,5 yıllık dönemde- ne demokratikleşme, ne Kürt sorununun çözümü, ne hukukun egemenliği için tutarlı ve kararlı bir politika izlemedi. Bundan böyle de durumun farklı olacağını sanmıyoruz. Kitleler de zaten, tüm bu alanlarda AKP’nin icraatını beğendikleri, Erdoğan’ı “eşsiz bir lider”, AKP’yi de “bulunmaz Hint kumaşı” olarak gördükleri için değil, askeri müdahaleye ve savaş kışkırtıcılığına tepki olarak, CHP-MHP türünden bir faşizan koalisyona yol vermemek için oy verdiler. Yani bir bakıma “ehveni şer”i seçtiler. Ölümü görünce sıtmaya razı oldular. Aydınların önemli bir bölümünün AKP’ye sağladığı destek de aynı nedenlerledir.

“Öte yandan, “ehveni şer, şerlerin en kötüsüdür” diye nerdeyse atasözüne dönüşmüş ünlü bir söz var. İnsan bazen düşünüyor, acaba AKP türünden birileri, geçmişteki benzerleri gibi, kitleleri bir süre oyalayıp yerlerini başka aldatıcı ve oyalayıcılara bırakacaklarsa, doğrudan şer güçleri gelse daha iyi olmaz mıydı?.”

Evet, ne yazık ki Kürtler –ve aynı zamanda Türkler- geçen seçimde “ehveni şer” görüp AKP’ye oy verdiler. Yanıldıklarını daha şimdiden fark ettiklerini sanıyorum. Belli kaygılar ve umutlarla AKP’ye yönelen rüzgar, aynı hızla ondan dönecektir. Toplumun sorunlarına çözüm bulacak öngörü, cesaret ve beceriden yoksun olanlar, fazla bir iz bırakmadan, geldikleri gibi çekip gideceklerdir. Ama bu da, şimdiye kadar olduğu gibi bir çözüm değil. Köklü bir değişimden yana gerçek ve etkin bir seçenek yaratılmadıkça, toplum kırk katırla kırk satır arasında gidip gelecektir. Kürtler için de Türkler için de sorunlara çözüm bulacak, değişimi omuzlayacak güçlü bir iktidara gerek var.

Bu ise iyi bir öncülük, doğru bir politika, program, örgütlenme ve mücadele işidir. Bunu ancak değişimde çıkarı olanlar; Kürt halkı, emekçiler, demokrat insanlar, gerçek aydınlar yapabilir.

Bunun için de güçleri birleştirmeye gerek var.

 

Yazarın önceki yazılarından:

Sekiz asker, bomba olayı ve Erdoğan…
Tarih, akıl ve ahmaklık üzerine
Kandil Operasyonu; hedefler, sonuçlar
Kürtlerin temsil sorunu
Sabah’taki söyleşi, DTP ve temsil sorunu üzerine
Oyunun yeni perdesi ve değişen taktikler
DTP’ye yönelik kapatma davası
Bush-Erdoğan görüşmesi ne sonuç verdi?
Militarizm Türkiye’yi teslim almak istiyor
Katil kim?.
PKK’nın silah bırakmasına veya yeni bir ateşkese karşıyım!
Bu çılgınlıkla nereye?..
Nasıl bir anayasa? – 3
Militarizm barışa, demokrasiye, gelişmeye engel
Türkiye Malezya olur mu? Keşke olabilse!
Nasıl bir anayasa? – 2 Kemalizm ayak bağı oldu
Nasıl bir anayasa?
Bir genel af  ”PKK sorununu” bitirir mi?
DTP’nin temel yanlışı ne?
Yedi kızın acı öyküsü Yaşamadan Öldüler
Yakın tarihe kısa bir gezinti
Kürdistan gerçeği, Kürt ulusal sorunu ve onurlu tavır
Türk dış politikasının rüşvetleri…
Yezidi Kürtlere yapılan saldırı
Türk Parlamentosu ve Kürtler
Seçimlerde Türkiye solu, Kürt Ulusal hareketi
22 Temmuz Seçimleri üzerine
Orman yangınları kimin işi?
Dink Davası ve Sivas
Bir mum yakmaya devam…
Kuzeyde bir hafta
Norveç sınırı, Laponlar, beyaz geceler…
Darbe ayağa düştü
Darbe planı işlemekte
Barzani “PKK terörü”nü destekliyor mu?
Hükümet gerçekleri halka anlatmalı
Sayın Sezer, nereden nereye!
Son terör eylemlerinin ardında kimlerin eli  var?
Sistem ne laik ne demokrat
“Dil Devrimi” ve “Güneş Dil Teorisi” komedisi
“Türk Tarih Tezi” komedisi
Paşalar Cumhuriyeti, berdevam mı?.
Kürt Dili nasıl kurtulur?
Türk medyası ya da Yalancı Çoban
General, istifa et!
Heyy, orada bir Müslüman yok mu?!.
Irkçı görüşlerin temeli yalan ve safsata-2
Türk-İslam sentezi ve Kürtler, Aleviler...
Irkçı görüşlerin temeli yalan ve safsata-1
Kim olursa olsun!
“Bu ırkçılık nerden çıktı?!”
Aman, 301’i değiştirmeyin!
Yanlışta direnenler, Sopayı çözüm sananlar...
“Halkın oyları” ve çıkar yol
Türkiye batağa nasıl saplandı..
Kerkük Kürdistan’a katılırsa...
Gerçek katil kim?
Ankara Konferansı üzerine
AB’ye sırtını dönen Türkiye’de Savaş hazırlığı mı, blöf mü?
Saddam cezasını buldu
Çıkara dayalı yanlış hesaplar
AB’nin son kararı üzerine
Baker Raporu ölü mü doğdu?
PKK neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik ve Irak’ta çözüm
Bir kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime direnen Türkiye
Sel, yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan, zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir şarkı, bir şiir
Fransız Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En büyük devletsiz ulus..
Oyunu gerçek sanmak-2
Oyunu gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar kirli savaşı sorgulamalı
Linç salgını yayılırken…
Lübnan’dan uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar Savaşı mı?
Türkiye’nin Kerkük Sorunu!
Halkı yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun yıkımına kim ağlar?
Terör ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık mı, sanık mı?.
Şemdin’in yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı olmasın?..
Çetelerle mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi esir alan ahtapot...
Sular ısınırken...
”Sanki herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu bir darbe değil mi?
Terör ne, terörizm ne?
TBMM Başkanı Arınç’ın kunuşması ve demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı, tutku ve akıl...
Derin devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç ve Ceza
Yine bir şeyler dönüyor…
Sistem çürümüş, dökülüyor
Irak’ta iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey olanlar..
ŞOVENİZMİN ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At izi it izine karışırken..
HAMAS ve PKK…

Sağduyu ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin üstü örtülüyor
Adalet mi rezalet mi?.
Genelkurmay Gladyosuna sahip çıktı!
Türk Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli bir fırsattır
Bu nasıl bir ilerleme?

Değişimi anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3 Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz bir ülke..
“Demokrat, özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon dumanları…
Asıl ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son gelişmeler üzerine
Kürtçe şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun, örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı için düş kırıklığıürk tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler

ÇIKAR YOL - I En başta umut gerekli
İşe yaramaz bir karar…
NE DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı kim çözsün?.
Dün cami, bugün bayrak…
İstanbul sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş I M A R I K…
Kürt Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon

Derin Devlet Tiyatrosunda Kürtler ve Türkler...

 
 
PSK Bulten © 2008