PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 
 

Bu nasıl bir ülkedir?

Kemal Burkay

Kimi konular var ki ya hiç gündem bulmuyor, ya da hızla gündeme girip çıkıyor. Toplum bunların ne kadar farkında, ayrı bir konu; ama onlar toplum bakımından önemli. Özgürlüğümüz, geleceğimiz bakımından önemli. En azından vicdan sızlatacak türden olaylar. Elbet, her şeye rağmen bu toplumda hâlâ bir vicdan taşıyanlar için...

Bu yazımda bu türden birkaç konuya değineceğim.

Çağdaş firavunlar ve Tuzla

Bunlardan biri Tuzla tersanesiyle ilgili. Hayır, bu konu gündeme hiç gelmeyen ya da hızla girip çıkanlardan değil. Nerdeyse her gün kaza geçirip ölen işçiler nedeniyle çoktan beri gündemde. Sayıları az da olsa ülkenin bazı seçkin yazarları, Ahmet Altan, Mehmet Altan, Umur Talu, Yıldırım Türker ve başkaları zaman zaman bu konuya değindiler. Tuzla tersanesindekine iş kazası demek de artık mümkün değil, gerekli güvenlik tedbirleri alınmadığı için bu düpedüz bir kıyım. Şimdiye kadar 99 işçi düşerek, yanarak veya başka biçimlerde öldü. Sayı belki de şu yazıyı yazdığımda yüzü bulmuş ve aşmıştır.

Tuzla tersanesi yurt içinden çok, yurt dışı için üretim yapıyor ve hem patronlarına, hem ülkeye iyi döviz kazandırıyormuş. Patronlar ve hükümet bununla övünüyorlar. Ama bu patronlar söz konusu üretimi ve kazancı son derece ucuz ücretle, adeta karın tokluğuna çalıştırdıkları işçilerin sırtından, bir tür çağdaş köle emeği üzerinden sağlıyorlar. Tuzla tersanesi işçilerinin ne sigortası var ne iş güvenliği. Patronlar, kazandıkları büyük paraların, daha yerinde bir deyişle yaptıkları büyük vurgunun küçük bir parçasını bile en azından iş güvenliği için ayırmaya yanaşmayacak kadar gözü doymazlar. Nasıl olsa ülkede dev boyutlarda işsizlik var ve nasıl olsa, her hafta birkaç kurbanın verildiği, pek çok işçinin de yaralandığı böyle bir mezbahaya bile başlarını koymaya hazır yüzbinlerce insan var...

İş müfettişlerinin raporlarına rağmen, pek mazlum, pek Müslüman AKP hükümeti bu seri cinayetleri umursamıyor. O da patronlarla el ele, iç içe... Vaktini ve enerjisini darbe tezgâhlayıcılığı ve sahte laiklik çığırtkanlığı ile geçiren Baykal ekibinden ve CHP’den söz etmeye zaten değmez. Basın ise,  birkaç demokrat kalemin ve düşük tirajlı birkaç sol gazetenin dışında bu akıl almaz kıyıma karşı sağır ve dilsiz.

İşçilerin ve sendikacıların sessizliği ise insanı şaşırtıyor. Belli ki 12 Eylül merdanesi çok işe yaramış. İç ve dış patronlar 12 Eylül faşizmine ne denli teşekkür etseler azdır. Onun sayesinde başını giyotine gönüllüce uzatan uysal, kuzu gibi bir işçi sınıfımız oldu.  Hatta kimi liberal dostlara göre zaten bilgi çağında artık işçi sınıfı da yok! Bu ölenler de belki, kim bilir, bozuk, ya da süresi dolmuş bilgisayarlardır, hurdaya gitmekteler...

Her şeye rağmen DİSK’e bağlı Limter-İş sendikası 15-16 Haziran günü bu nedenle grev ilan etti. Ama grev kamuoyunda pek yankı yapmadı. İşten atılma tehditi altındaki tersane işçileri bu greve katılmadılar bile. Acı ama gerçek...

Vicdani Redçi Mehmet Bal

Birçok uygur ülkede askerlik hizmeti zorunlu değildir, bu iş, askerliği meslek olarak seçen profesyonellerce yapılır. Örneğin Amerikan ordusu böyledir.

Birçok ülkede ise askerlik hizmeti yapıp yapmamak isteğe bağlıdır. Yani geçici olan askerlik hizmeti zorunlu değildir. Örneğin İsveç böyle bir ülkedir.

Zorunlu askerliğin geçerli olduğu ve militarizmin kutsandığı Türkiye’de ise vicdani red hakkı yoktur. Askerlik yapmak istemeyenlere karşı yalnız devlet değil, azgın bir şovenizmin yarattığı boğucu ortamda kamuoyu da acımasızdır.

Bu ülkede vicdani redçi Mehmet Bal’ın başına gelenler bunun örneğidir. Mehmet Bal, askere gitmek istemediği için 2002 yılında mahkemeye verildi, cezalandırıldı, götürüldüğü karakolda, kışlada, askeri cezaevinde pek çok kez dövüldü, yaralandı, linç edilmek istendi. Buna karşı 33 gün süren açlık grevi yaptı. Ve Mehmet Bal’ın öyküsü bugün de, 2008 yılında, hâlâ sürmekte.

Bu militarist rejim ve onun değer yargılarıyla koşullanmış olup askerlik hizmetini kutsallaştıran, ölmeyi ödürmeyi vatanseverlik ve cennetlik bir iş gibi gören ve gösterenler,  Mehmet Bal gibilerini affetmiyorlar. Mehmet Bal’ı ve onun gibi az sayıdaki yürekli, prensip sahibi insanı yaptığına pişman etmek, kendilerine ve herkese benzetmek için acımasızca şiddet uyguluyor, işkence ediyor, onları ruhsal ve bedensel olarak eziyorlar. Bu uğurda kendi yasalarını bile çiğniyorlar.

Bu ülkenin hükümeti, parlamentosu, Mehmet Bal’a ve öteki vicdani redçilere yapılanlarla ilgili olarak sessiz. Bundan da öte, mevcut uygulamayı onaylıyor. Bu sistem aynı zamanda onların, yani politikacıların eseri.

Bu ülkenin savcıları, yargıçları Mehmet Bal ve arkadaşlarına karşı işlenen suçlar karşısında ilgisizler. Onlara uygulanan şiddet, dayak ve işkenceyle ilgili hiçbir şey yapmıyorlar. Ama askerlik yapmamakta direndikleri için onları suçluyor, mahkum ediyorlar.

Bu ülkenin basını, birkaç demokrat kalemin ve düşük tirajlı sol yayının dışında vicdani redçilere yapılanlar karşısında sessiz, sağır. O da yapılanı onaylıyor. Çünkü, gerçekte o da bu kutsal militarizmin hizmetinde, onun ağzı dili...

Ama bu, aynı zamanda sistemin ve onun koşullandırdığı, adeta beyinsizleştirdiği kalabalıkların, ilkeli bir veya birkaç insanın karşısındaki yenilgisini de gösterir.

Bu kadar zulüm yapan, şiddetle sözünü geçirmek isteyen bir sistem çürüktür ve geleceği yoktur.

Yayıncı Kamer Beysülen’e bir yıl ceza

Bir ileri iki geri sayan bu ülkede yazar ve yayıncılara verilen cezalara öteden beri alışığız. AB süreci de bu ülkenin alışkanlıklarını değiştirmedi. Bazen TCK’nın bu işte kullanılan bir maddesi gider, yerine aynı işi gören üç madde birden gelir... Zaman zaman numaralar değişir, o kadar. 301. madde bunlardan sadece biri.

Evet, bugüne kadar yazılarından ve kitaplarından dolayı yazarlara ve yayıncılara verilen cezaları bilirdik. Ama Deng Yayınları İstanbul Temsilcisi Kamer Beysülen’e verilen bir yıllık hapis cezası çok daha ilginç. Kamer, Yılmaz Çamlıbel’in “Agıri Sahipsiz Değil” adlı kitabını yurt dışındaki yazara postaladığı için bu cezayı alıyor!

Doğrusu böylesine ilginç bir cezayı ilk kez duyuyorum. Bu, Türk adliyesinin ne kadar yaratıcı, bu ülkede cezalarının ne kadar çeşitli ve zengin olduğunu gösteriyor!

Adı hem de “fikri ve sınai haklar mahkemesi” olan Bakırköy Mahkemesi, bundan dolayı Kamer’e bir yıl ceza vermenin yanı sıra, kitapların da “hamur haline getirilerek başka türlü değerlendirilmesine” karar veriyor.

Bu ülkede fikri ve sınai haklar böyle korunur işte! Kitabı yazana ceza, yayınlayana ceza, postaya verene ceza, kitabın kendisini ise hamur haline getirerek “başka türlü” –yani okunarak değil- değerlendirme... Aynen 12 Eylül faşizminde olduğu gibi. Demek ki “yalnız ve güzel ülkem”de yeni bir şey yok...

“Yalnız ve güzel ülke...”

Geçende Cannes Film Festivali’nde en iyi yönetmen ödülü alan Nuri Bilge Ceylan, “bu ödülü yalnız ve güzel ülkeme ithaf ediyorum,” demiş...

Bu söz epeyce tartışıldı. Militarist ve “ulusal”cı, çevreler de bundan kendilerine pay çıkardılar.

Sayın Ceylan bunu ne anlama söyledi, bilemem. Ama o “yalnız ve güzel ülke” işte böyle bir yerdir. İşçisine köle muamelesi yapan; askerlik yapmak istemeyen gencini ezen, linç eden; yazarını yayıncısını ya zındana, ya sürgüne gönderen, ya da, Hrant örneğinde olduğu gibi öldüren; Kürtçe, bir bardak su isteyen politikacısını bile cezalandıran bir ülke...

Böyle bir ülkenin “güzel” sayılıp sayılamıyacağı bir yana, ama onun “yalnız” olması anlaşılır bir şeydir. Bu tür uygulamalar geçmişte faşist Almanya’da, İtalya’da, İspanya’da görülmüştür. Böylelerine faşist ve militarist rejimler denir ve onlar ülkelerini, doğal olarak yalnızlığa iterler. Çağdaş dünyada böylesinin yeri yoktur.

Dil yasaklayıp kitap hamur etmeye gelince..  Kürtleri enfale tabi tutan, Halepçeye kimyasal silah atan Saddam Irakı’nda bile Kürt diline ceza verilmezdi. Bağdat’ta Kürt akademisi vardı, Bağdat radyosu ve televizyonu Kürtçe yayın yapardı ve Kürdistan’da Kürtçe eğitim serbestti. Kürt dili daha o zaman Irak’ta ikinci resmi dildi.

Varın da bu ülkeyi bir yere benzetin bakalım. Doğrusu o benzersiz!

Yazarın önceki yazılarından:

Umut ne AKP’de, ne Kemalizmde
AKP’nin “çözüm” paketi ve GAP
Kürt sorununda ekonomi ve siyasetin bağı
Sabancı Cinayeti’nin belgeleri de ortaya dökülürken...
AKP değişimin partisi değil
Eski film yeniden gösterimde mi?
Kedinin boynuna çanı kim takacak?
Ülkeyi batağa sokanlardan çözüm beklenemez
Yeni bir halk hareketine
gerek var
Canım tepki göstermek istemiyor
Sadun Hoca ve Hasretyan
Geçmiş olsun Sırp yoldaşlar!
Aslan Asker Şwayk ”Panodaki Şiir”e Karşı!
Türban ve laiklik üzerine
Ergenekon ve Türk medyasının çözülen dili
Düzenli köşe yazılarıma son verirken…
Hrant Dink’i anarken
AKP sistemle kaynaşırken..
Sekiz asker, bomba olayı ve Erdoğan…
Tarih, akıl ve ahmaklık üzerine
Kandil Operasyonu; hedefler, sonuçlar
Kürtlerin temsil sorunu
Sabah’taki söyleşi, DTP ve temsil sorunu üzerine
Oyunun yeni perdesi ve değişen taktikler
DTP’ye yönelik kapatma davası
Bush-Erdoğan görüşmesi ne sonuç verdi?
Militarizm Türkiye’yi teslim almak istiyor
Katil kim?.
PKK’nın silah bırakmasına veya yeni bir ateşkese karşıyım!
Bu çılgınlıkla nereye?..
Nasıl bir anayasa? – 3
Militarizm barışa, demokrasiye, gelişmeye engel
Türkiye Malezya olur mu? Keşke olabilse!
Nasıl bir anayasa? – 2 Kemalizm ayak bağı oldu
Nasıl bir anayasa?
Bir genel af  ”PKK sorununu” bitirir mi?
DTP’nin temel yanlışı ne?
Yedi kızın acı öyküsü Yaşamadan Öldüler
Yakın tarihe kısa bir gezinti
Kürdistan gerçeği, Kürt ulusal sorunu ve onurlu tavır
Türk dış politikasının rüşvetleri…
Yezidi Kürtlere yapılan saldırı
Türk Parlamentosu ve Kürtler
Seçimlerde Türkiye solu, Kürt Ulusal hareketi
22 Temmuz Seçimleri üzerine
Orman yangınları kimin işi?
Dink Davası ve Sivas
Bir mum yakmaya devam…
Kuzeyde bir hafta
Norveç sınırı, Laponlar, beyaz geceler…
Darbe ayağa düştü
Darbe planı işlemekte
Barzani “PKK terörü”nü destekliyor mu?
Hükümet gerçekleri halka anlatmalı
Sayın Sezer, nereden nereye!
Son terör eylemlerinin ardında kimlerin eli  var?
Sistem ne laik ne demokrat
“Dil Devrimi” ve “Güneş Dil Teorisi” komedisi
“Türk Tarih Tezi” komedisi
Paşalar Cumhuriyeti, berdevam mı?.
Kürt Dili nasıl kurtulur?
Türk medyası ya da Yalancı Çoban
General, istifa et!
Heyy, orada bir Müslüman yok mu?!.
Irkçı görüşlerin temeli yalan ve safsata-2
Türk-İslam sentezi ve Kürtler, Aleviler...
Irkçı görüşlerin temeli yalan ve safsata-1
Kim olursa olsun!
“Bu ırkçılık nerden çıktı?!”
Aman, 301’i değiştirmeyin!
Yanlışta direnenler, Sopayı çözüm sananlar...
“Halkın oyları” ve çıkar yol
Türkiye batağa nasıl saplandı..
Kerkük Kürdistan’a katılırsa...
Gerçek katil kim?
Ankara Konferansı üzerine
AB’ye sırtını dönen Türkiye’de Savaş hazırlığı mı, blöf mü?
Saddam cezasını buldu
Çıkara dayalı yanlış hesaplar
AB’nin son kararı üzerine
Baker Raporu ölü mü doğdu?
PKK neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik ve Irak’ta çözüm
Bir kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime direnen Türkiye
Sel, yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan, zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir şarkı, bir şiir
Fransız Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En büyük devletsiz ulus..
Oyunu gerçek sanmak-2
Oyunu gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar kirli savaşı sorgulamalı
Linç salgını yayılırken…
Lübnan’dan uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar Savaşı mı?
Türkiye’nin Kerkük Sorunu!
Halkı yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun yıkımına kim ağlar?
Terör ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık mı, sanık mı?.
Şemdin’in yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı olmasın?..
Çetelerle mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi esir alan ahtapot...
Sular ısınırken...
”Sanki herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu bir darbe değil mi?
Terör ne, terörizm ne?
TBMM Başkanı Arınç’ın kunuşması ve demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı, tutku ve akıl...
Derin devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç ve Ceza
Yine bir şeyler dönüyor…
Sistem çürümüş, dökülüyor
Irak’ta iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey olanlar..
ŞOVENİZMİN ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At izi it izine karışırken..
HAMAS ve PKK…

Sağduyu ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin üstü örtülüyor
Adalet mi rezalet mi?.
Genelkurmay Gladyosuna sahip çıktı!
Türk Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli bir fırsattır
Bu nasıl bir ilerleme?

Değişimi anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3 Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz bir ülke..
“Demokrat, özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon dumanları…
Asıl ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son gelişmeler üzerine
Kürtçe şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun, örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı için düş kırıklığıürk tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler

ÇIKAR YOL - I En başta umut gerekli
İşe yaramaz bir karar…
NE DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı kim çözsün?.
Dün cami, bugün bayrak…
İstanbul sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş I M A R I K…
Kürt Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon

Derin Devlet Tiyatrosunda Kürtler ve Türkler...

 

 

 

 
 
PSK Bulten © 2008