“Ergenekon”un kısa bir
tarihçesi
Kemal Burkay
1950’li yıllarda, Türkiye’nin NATO’ya girişinin
hemen ardından tüm NATO ülkelerinde “komünist bir işgale
karşı savaşmak” üzere kuruldu ve “Kontrgerilla”
olarak nitelendi. Ama yalnızca, hatta asıl olarak
“komünist işgale” karşı değil. Çünkü komünist
kampın herhangi bir NATO ülkesini işgal etmesi beklenemezdi,
bu yeni bir dünya savaşı demekti ve nükleer silahların
yarattığı dehşet dengesinde olanaksızdı.
Söz konusu örgüt asıl olarak NATO ülkelerindeki sol hareketlere
karşı mevzilenmişti. Başka bir deyişle,
bu ülkelerden herhangi birinde eğer sol iktidara gelirse,
ona karşı Şili benzeri faşist bir darbe
yapılamasa bile, bu örgüt eliyle bir gerilla savaşı
yürütülecekti. Nikaragua’da bir devrimle iktidarı alan
Ortega liderliğindeki sol iktidara karşı devreye
konan “Kontralar” bunun somut bir örneği.
Ama söz konusu örgüt, bundan da öte solun iktidara
gelmemesi için yeraltı çalışması ve operasyonlar
yapacaktı. Kontrgerilla talimatnamesinde, kitlelerde
nefret uyandıracak, halka zulüm derecesinde eylemler
düzenleyip bunu sola ve “direniş güçlerine” yani devrimci
harekete yüklemek, psikolojik savaş yürütmek, örgütlere
ajan sızdırmak, gerektiğinde adam kaçırmak,
işkence etmek, yok etmek gibi nice yasadışı
eylem biçiminden açıkça söz ediliyor.
ABD’nin Panama Okulu’nda çeşitli ülkelerin karşı
devrimcilerine, bu işi örgütleyecek asker ve polis kadrolarına
Kontrgerilla eğitimi verildi. Türkiye’den Alpaslan Türkeş’in
bu eğitimi alanlardan biri olduğu biliniyor. Türkeş
MHP’yi ele geçermenin yanı sıra, “Ülkü Ocakları”
ya da “Bozkurtlar” denen ırkçı-faşist örgütleri
oluşturdu ve nice cinayet, komplo ve darbe girişiminde
rol aldı. Susurluk Kazası’nda ölen Hüseyin Kocadağ
bunlar arasındaydı. Kocadağ, polis içindeki
“Özel Kuvvetler”in örgütlenmesinde rol aldı.
Kontrgerilla 1950’li yıllarda ve 1960’lı
yılların başlarında “Sivil Savunma Örgütü”
adı altında kendini kamufle ediyor ve ülkenin dört
bir yanında, vilayetlerin bünyesinde çoğu emekli
subaylar eliyle örgütleniyordu. Bu dönemden itibaren gizli
silah depoları oluşturduğu, eleman devşirdiği,
siyasi partilere, sendikalara, medyaya, mafyaya sızdığı,
ordu ve polis içinde yuvalandığı anlaşılıyor.
Kontrgerilla’nın eylem düzeyindeki ilk
göze çarpan ürünlerinden biri Kıbrıs’ta Türk Mukavemet
Teşkilatı’dır ve Denktaş gibi, sonradan
uyduruk Kıbrıs Cumhuriyeti’ne devlet başkanı
olacak “değerler” yetiştirmiştir... 1950’lerdeki
diğer bir eylemi ise ünlü 6-7 Eylül olaylarıdır.
1960’lı yıllarda Jandarma içindeki
Kontrgerilla elemanları özellikle Kürdistan’da, “silah
ve suçlu arama” bahanesiyle estirdikleri halka yönelik terör,
aşağılama eylemleriyle kendilerini gösterdiler.
Silvan’da, Lice’de, Dersim yöresinde, özellikle üstteğmen
rütbesindeki subaylar bu tür eylemlerde kendilerinden söz
ettirdiler. Böyleleri daha sonra general olup Kürdistan’daki
kirli savaşı yönettiler.
12 Mart darbesine zemin hazırlayan terör
eylemlerinde Kontrgerilla’nın yaygın bir rol oynadığına
kuşku yok. Solun içine sızma, sol adına eylem
yapma daha bu dönemde belirgindir. Harb okulundan bazı
sol öğrencilerle birlikte atılıp üniversitede
görevlendirilen, gençliği zamansız silahlı
eylemlere kışkırtan, Madanoğlu ekibine
sızan Mahir Kaynak bunlardan biri. Mahir Çayan ve arkadaşlarının
arasına sızıp bu grubu 12 Mart döneminde İsrail
Konsolosu Elrom’u kaçırıp öldürtmeye kışkırtan
Yüzbaşı İlyas bir diğeri. Bir başkası,
“Pilot” lakaplı yüzbaşı, 12 Mart sonrası
Abdullah Öcalan’la birlikte PKK’yı kuracak ve bir dönem
yönetecekti...
12 Mart öncesi Kültür Sarayı’nın yakılması,
Marmara Gemisi’nin batırılması da Kontrgerilla’nın
eylemleri arasındadır. Bu ve benzeri, kamuoyunu
sarsan eylemler sola yüklendi, toplum terörle ürkütüldü ve
12 Mart darbesine zemin hazırlandı. Soldan bir
grup bu eylemler nedeniyle “Bombacılar Davası” denilen
davada yargılandı; ama sıkıyönetim mahkemesinde
bile suçsuz görülüp beraat ettiler.
Toplumda Alevi sünni çatışmasının
başlatılması bu yıllarda başlar ve
bunun da ardında emekçilerin ve Kürt halkının
cephesini bölmeye çalışan CIA ve MİT gibi iç
ve dış istihbarat örgütlerinin eli vardır.
Bu tür eylemlerde Kontrgerilla aktif rol aldı.
12 Mart sonrası devrimci hareketin ve
Kürt ulusal hareketinin hızla toparlanıp yükseldiği
dönemde, Kontrgerilla ürünü terör de yoğunlaştı
ve sıçrama yaptı.
1977 1 Mayısı’nı kana bulayan Kontrgerilla
idi. Bu olayda 40 kişi yaşamını yitirdi.
Balgat’ta 7 TİP’li gencin katli, İstanbul Üniversitesi’nde
öğrencilerin arasına bomba atılıp 8’inin
katli, onlarcasının yaralanması, İzmir’de
İnciraltı’nda eğlenen Üniversite öğrencilerinin
taranıp 8’sinin öldürülmesi yine aynı ekibin marifeti
idi. Abdi İpekçi’nin, Savcı Doğan Öz’ün, Adana
Emniyet Müdürü Yurdakuler’in öldürülmesi ve bilim adamlarına,
yazarlara yönelik nice cinayet de. “Faili meçhul” denen cinayet
zinciri hızla tırmandı ve 12 Eylül sonrası
da devam ederek onbinlere ulaştı.
Alevi ve Sünni halkı birbirine düşürmek
için Malatya Belediye Başkanı Hamido’ya mektup bombası
gönderen, Maraş’ta camiye bomba atıp Alevilere ve
solculara yükleyen, Alevi halka yönelik kıyım yaptıran
aynı örgüttü.
1970’li yılların sonlarında
PKK içindeki adamları eliyle Kürt örgütleri ve aşiretler
arasında çatışma yaratan da aynı örgüttü.
Böylece Kürt hareketi yanlışa itildi, terörize edildi,
kendi içinde çatıştırıldı.
O dönemin “Milli Cephe Hükümeti”nin başbakanı
Demirel bütün bunlara karşılık, “Bana milliyetçiler
cinayet işliyor dedirtemezsiniz” derken, aynı hükümetin
Başbakan Yardımcısı Türkeş, bizzat
eylemleri yönetenlerden biriydi.
12 Eylül Cuntası ise bu eylemlerin odağında
idi ve kendi eliyle yarattığı terörü bahane
ederek yönetime el koydu. Kenan Evren terör ekibini yargıdan
korudu ve bir bölümünü, örneğin Çatlı ve ekibini
yurt dışına geçirerek yeni eylemlerle görevlendirdi.
1990’lı yılların başında
Sovyetlerin ve sosyalist sistemin çökmesi üzerine bu örgüte
gerek kalmadığı düşünülerek o diğer
NATO ülkelerinde tasfiye edildi. Ama Türkiye’de bu olmadı.
Aksine örgüt, bu dönemde Kürtlere karşı kirli savaşta
yer aldı ve daha da gelişip serpildi, bir aptapot
gibi dal budak saldı. Bu arada Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na
bağlanarak Özel Harp Dairesi adını aldı.
Onun yanı sıra, jandarmada ve poliste JİTEM,
Terörle Mücadele Dairesi, “Anti Terör Timleri” gibi yeni vurucu
güçler oluştu ve bunlar içiçe geçti. Bunlara İslami
kılıklı Hizbullah ile sol kılıklı
bazı güdümlü örgütler eklendi. Bunlar hukuk ve yasa gibi
kayıt ve şartlardan azade kılınarak elleri
tümden serbest bırakıldı. Dilediklerini kaçırıp
sorgulama, etkisiz hale getirme yetkisi verildi. Böylece işkenceler,
faili meçhuller, yargısız infazlar yıldırım
hızıyla tırmandı. Devletin kendisi çeteleşti;
cinayete, uyuşturucuya, komploya bulaştı. Bu
ülkenin generalleri, valileri Kuyucu Murat Paşalara dönüştüler.
Zamanla işler öylesine şirazesinden
çıktı ki, bizzat bu çarka evet diyen, yol açan,
en azından göz yuman yöneticiler bile çetelerin ve Kuyucu
Muratların hedefi oldular. Genelkurmay Başkanı
Yardımcısı General Çevik Bir, İçişleri
Bakanı asena Meral Akşener’e, “Gelir seni kazığa
oturturum!” diyebildi. Bir Başbakan, Mesut Yılmaz,
çetelerin bazı çıkarlarına dokundu diye Mafya
elemanlarınca yumruklandı. Genelkurmay Başkanı
Karadayı, bir partinin genel başkanını
meclise girmemesi için tehdit etti ve “pezevenk!” diye açıkça
hakaret etti. Bir Genelkurmay Başkanı’nın kendisi,
Hilmi Özkök, bir hükümet darbesi hazırlığı
içinde olan kuvvet komutanlarından kendisini sakınabilmek
için yemeğini sefer tasıyla evinden getirir oldu...
Bundan da öte Ecevit’e suikast yapıldı, Özal suikastin
birinden kurtuldu, ötekinde zehirlendi. Demirel, Ecevit ve
Erbakan zindanı boyladılar; AKP liderleri için suikast
planları yapıldı.
Örgüt bu dönemde, doğası gereği,
ülkenin demokratikleşme çabalarına, Kürt sorununun
çözümüne ve AB üyeliğine karşı pozisyon aldı.
Devlet içindeki Kontrgerilla güdümlü çeteler danıştayı
basıp yargıç kurşunladılar, İslami
harekete yüklediler. Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar
Okkan’ı öldürdüler, Hizbullah’a yüklediler... Hrant Dink
emniyet ve jandarma örgütünün en üst yetkililerinin bilgisi,
onayı ile katledildi, bir-iki tetikçi ile olayın
üstü örtülmek isteniyor.
Asıl katiller, başrolde oynayanlar
hep korundu, madalyalarla ve daha üstün rütbelerle taltif
edildi. Medya militarist çarkın borazanı oldu, çetecileri
kahramanlaştırdı. Yargı onlara dokunmadı,
arka çıktı. Üniversitelerde YÖK sayesinde köşe
başlarını tutan sözde “bilim adamları”
cuntacılık yaptılar.
Kısacası ordu ordu olmaktan, polis
polis olmaktan, yargı yargı olmaktan, üniversite
üniversite olmaktan, basın basın olmaktan çıkmış
durumda. Parlamento ve hükümet ise, dün olduğu gibi bugün
de seyirlik...
İşte böylesi bir aşamada Türk
devleti kendisini toparlamaya, çeteleri nizam altına
almaya çalışıyor. Bu ne kadar mümkün, Ergenekon
davası nereye kadar varabilir, kestirmesi güç. Biz, her
şeye rağmen bu davaya destek veriyor, ülkenin çetelerden,
çeteci ve darbeci zihniyetten kurtulması, şeffaflaşması
için çaba gösteriyoruz. Türk devletini çok sevdiğimiz
için değil; barışa ve demokrasiye, kendimizin,
dostlarımızın ve halkın hayatına,
hak ve özgürlüklerine değer verdiğimiz için. Bize
göre her ilerici, aydın insana da bu görev düşer.
--------------------------------------
Yazarın önceki yazılarından:
İşte
buna şaşıyorum!
Ergenekon
üstüne titreyenler...
Bu telaş neyin nesi?
Onlar
yalnız Ermenilerin değil, kendi halklarının
da düşmanı
Din-siyaset
ilişkileri
Ergenekon
ve 33 asker
Din
üzerine bir sohbet
Takke
düştü, kel göründü
Türkiye
sorunlarını neden çözemiyor?
Bezele
de Dağlıca gibi bir provokasyon
Ergenekon
ve Sol
Pirçandî û Pirsa Kurd
İçe kapanma olayı ya da kaplumbağa politikası
Kürtçe ve Türkçe yazma üzerine
Cambaza
mı bakalım, hırsıza mı?
Komplolar,
cinayetler, provokasyonlar… ”Devlet sırları!”
Sistemde açılan bu gedik önemlidir
Abant Platformu ve sömürgeci tezlerin yeni versiyonları
Ergenekon
ve Dağlıca
”Bilgi
Destek Planı” yıllardır yürürlükte..
Baskın
Hoca’nın genellemeleri…
Bu
nasıl bir ülkedir?
Umut ne AKP’de, ne Kemalizmde
AKP’nin “çözüm” paketi ve GAP
Kürt
sorununda ekonomi ve siyasetin bağı
Sabancı
Cinayeti’nin belgeleri de ortaya dökülürken...
AKP
değişimin partisi değil
Eski
film yeniden gösterimde mi?
Kedinin
boynuna çanı kim takacak?
Ülkeyi
batağa sokanlardan çözüm beklenemez
Yeni bir halk hareketine
gerek var
Canım
tepki göstermek istemiyor
Sadun
Hoca ve Hasretyan
Geçmiş olsun Sırp yoldaşlar!
Aslan
Asker Şwayk ”Panodaki Şiir”e Karşı!
Türban
ve laiklik üzerine
Ergenekon
ve Türk medyasının çözülen dili
Düzenli köşe yazılarıma
son verirken…
Hrant
Dink’i anarken
AKP
sistemle kaynaşırken..
Sekiz
asker, bomba olayı ve Erdoğan…
Tarih,
akıl ve ahmaklık üzerine
Kandil
Operasyonu; hedefler, sonuçlar
Kürtlerin
temsil sorunu
Sabah’taki
söyleşi, DTP ve temsil sorunu üzerine
Oyunun yeni perdesi ve değişen
taktikler
DTP’ye
yönelik kapatma davası
Bush-Erdoğan
görüşmesi ne sonuç verdi?
Militarizm
Türkiye’yi teslim almak istiyor
Katil
kim?.
PKK’nın
silah bırakmasına veya yeni bir ateşkese karşıyım!
Bu çılgınlıkla
nereye?..
Nasıl
bir anayasa? – 3
Militarizm barışa, demokrasiye, gelişmeye engel
Türkiye
Malezya olur mu? Keşke olabilse!
Nasıl
bir anayasa? – 2 Kemalizm ayak bağı oldu
Nasıl bir anayasa?
Bir
genel af ”PKK sorununu” bitirir mi?
DTP’nin
temel yanlışı ne?
Yedi
kızın acı öyküsü Yaşamadan Öldüler
Yakın
tarihe kısa bir gezinti
Kürdistan gerçeği, Kürt ulusal sorunu ve onurlu tavır
Türk
dış politikasının rüşvetleri…
Yezidi
Kürtlere yapılan saldırı
Türk
Parlamentosu ve Kürtler
Seçimlerde
Türkiye solu, Kürt Ulusal hareketi
22
Temmuz Seçimleri üzerine
Orman
yangınları kimin işi?
Dink
Davası ve Sivas
Bir
mum yakmaya devam…
Kuzeyde
bir hafta
Norveç sınırı, Laponlar, beyaz geceler…
Darbe
ayağa düştü
Darbe
planı işlemekte
Barzani
“PKK terörü”nü destekliyor mu?
Hükümet
gerçekleri halka anlatmalı
Sayın
Sezer, nereden nereye!
Son
terör eylemlerinin ardında kimlerin eli var?
Sistem
ne laik ne demokrat
“Dil
Devrimi” ve “Güneş Dil Teorisi” komedisi
“Türk
Tarih Tezi” komedisi
Paşalar
Cumhuriyeti, berdevam mı?.
Kürt
Dili nasıl kurtulur?
Türk
medyası ya da Yalancı Çoban
General,
istifa et!
Heyy,
orada bir Müslüman yok mu?!.
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-2
Türk-İslam
sentezi ve Kürtler, Aleviler...
Irkçı
görüşlerin temeli yalan ve safsata-1
Kim
olursa olsun!
“Bu
ırkçılık nerden çıktı?!”
Aman,
301’i değiştirmeyin!
Yanlışta
direnenler, Sopayı çözüm sananlar...
“Halkın
oyları” ve çıkar yol
Türkiye
batağa nasıl saplandı..
Kerkük
Kürdistan’a katılırsa...
Gerçek
katil kim?
Ankara
Konferansı üzerine
AB’ye
sırtını dönen Türkiye’de Savaş hazırlığı
mı, blöf mü?
Saddam
cezasını buldu
Çıkara
dayalı yanlış hesaplar
AB’nin
son kararı üzerine
Baker
Raporu ölü mü doğdu?
PKK
neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik
ve Irak’ta çözüm
Bir
kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime
direnen Türkiye
Sel,
yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan,
zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir
şarkı, bir şiir
Fransız
Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En
büyük devletsiz ulus..
Oyunu
gerçek sanmak-2
Oyunu
gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar
kirli savaşı sorgulamalı
Linç
salgını yayılırken…
Lübnan’dan
uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar
Savaşı mı?
Türkiye’nin
Kerkük Sorunu!
Halkı
yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı
bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde
ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun
yıkımına kim ağlar?
Terör
ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık
mı, sanık mı?.
Şemdin’in
yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı
türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı
olmasın?..
Çetelerle
mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi
esir alan ahtapot...
Sular
ısınırken...
”Sanki
herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu
bir darbe değil mi?
Terör
ne, terörizm ne?
TBMM
Başkanı Arınç’ın kunuşması ve
demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki
askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin
Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş
terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı,
tutku ve akıl...
Derin
devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç
ve Ceza
Yine
bir şeyler dönüyor…
Sistem
çürümüş, dökülüyor
Irak’ta
iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey
olanlar..
ŞOVENİZMİN
ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At
izi it izine karışırken..
HAMAS
ve PKK…
Sağduyu
ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin
üstü örtülüyor
Adalet
mi rezalet mi?.
Genelkurmay
Gladyosuna sahip çıktı!
Türk
Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının
mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik
Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk
rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt
sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye
Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın
Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris
olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar
böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli
bir fırsattır
Bu
nasıl bir ilerleme?
Değişimi
anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz
üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin
AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3
Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz
bir ülke..
“Demokrat,
özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon
dumanları…
Asıl
ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son
gelişmeler üzerine
Kürtçe
şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan
İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar
üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun,
örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı
için düş kırıklığıürk
tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II
Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler
ÇIKAR
YOL - I En başta umut gerekli
İşe
yaramaz bir karar…
NE
DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi
ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin
Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı
kim çözsün?.
Dün
cami, bugün bayrak…
İstanbul
sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir
kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş
I M A R I K…
Kürt
Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon
Derin
Devlet Tiyatrosunda Kürtler
ve Türkler...
|