PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 

Ahmet Altan sapla samanı karıştırıyor

Kemal Burkay

Ahmet Altan, romanları ve denemeleriyle iyi bir yazar. Dili sade, akıcı. Söyleyeceklerini adeta kristalize edip veriyor. Sade yazmak belki bazılarına basit görünür; ama sade basit değildir. Tersine ben sadeyi yakalamanın daha zor olduğunu düşünürüm. Kendine güveni olan, bilgisinden emin kişi, söyleyeceklerini en anlaşılır biçimde, sözü dolandırmadan, karanlık dehlizlere sürüklemeden söyler çünkü.

Bu anlatım tarzı Ahmet Altan’ın siyasi içerikli yazılarına da yansıyor. Onu severek okuyorum; ama tüm yazılarını değil. Çünkü siyasi konularda kendine güveni olsa bile, bazen yeter bilgi sahibi olmadan, ya da enine boyuna düşünmeden yazıyor. Bu nedenle de zaman zaman sapla samanı karıştırıyor.

Son zamanlarda Kürt sorunuyla ilgili yazdığı iki yazı özellikle bu türden. Biri Öcalan’ın Mandelalığına ilişkin yazısı. Diğer yazısı ise birkaç gün önce Taraf Gazetesi’nde yayımlanan “Terör Diyerek Çözemezsiniz” başlıklı yazı.

Son yazıdan başlayayım: Aslında yazının başlığına diyecek yok. Türk egemen çevrelerinin Kürt sorunuyla ilgili olarak yıllardır izledikleri yanlış politikaya konan doğru bir tespit. Yazının içeriğinde de pek çok doğru sıralanıyor; özlü, açık ve yürekli biçimde.

Örneğin generallerle ilgili tespiti. Şöyle diyor Altan:

“Bizim generaller her şeyi en doğru biçimde bildiklerine nasıl inandılar, bilmiyorum. Herhalde askeri okullarda böyle eğitiliyorlar.

“Her konuda kesin fikirleri var ve bu fikirlerin uygulanmasını istiyorlar.

“İstedikleri olmazsa silahlarını gösteriyorlar.”

Bunda tümüyle haklı, böyle eğitiliyorlar. Bu ülkenin eğitim sistemi zaten genel olarak Kemalist ideolojiye uygun olarak beyin yıkıyor, tek tip adam yetiştiriyor. Ama askeri okullar ve bir bütün olarak kışla eğitimi bu bakımdan daha da beter.

Bu ülkenin yalnız generalleri değil, hatta yüzbaşıları ve üstteğmenleri de “her şeyi en doğru bildiklerine” inanırlar. Ben askerliğimi yedek subay olarak yaptım. Bölük komutanı Yüzbaşı bir gün elimde Varlık Dergisi’ni görünce hemen bana edebiyat konusunda ahkâm kesmeye, ders vermeye başladı. Oysa daha o genç yaşımda oldukça iyi bir edebiyat kültürüm vardı. Varlık Dergisi’nde ve başka dergilerde şiirlerim çıkıyordu. İlk romanımı yazmıştım. Günlük gazetelerde makalelerim yayımlanıyordu...

Ama ben teğmendim, o yüzbaşıydı; o edebiyatı da benden iyi bilirdi!

Bir gün de alay komutanı albay beni çağırıp bir akarsu üstüne köprü kurmamı istedi. Manevra sırasında üstünden araçlar geçecekmiş, sağlam olmalıymış... Ben hukukçu idim, köprü işinden anlamazdım. Albay’a bunları söyledim. Ama adam öfkelendi, “Askerlikte yapamam yok, git yap!” dedi. Ben de çaresiz, birkaç askerle birlikte, yanımıza kazma kürek alarak, bir miktar iri meşe odununu bir reoya doldurarak, gidip odunlar, taş ve toprak yardımıyla söz konusu köprüyü yaptım. Bereket büyük ve geniş bir su değildi. Ortaya 4-5 metre boyunda ve eninde bir köprü çıktı.

Ertesi gün araçlar o köprüden geçtiler, devrilen olmadı; böylece kimse yaralanıp ölmedi... Ama bütün bunlar olsa herhalde albaya ceza vermezlerdi. Belki ben de sıyırırdım. Olan memetçiklere olurdu, onlar ana-babalarının kesesinden giderlerdi. Şimdi olduğu gibi...

Evet, bu komutanların her konuda kesin fikirleri var, uygulanmasını isterler; itiraz eden olunca da silahlarını gösterirler!

Yazısının bir başka yerinde şöyle diyor Altan:

“Güneydoğu’da on yedi bin faili meçhul cinayet işlendi.

“Bu cinayetlerin büyük çoğunluğunun orduya bağlı JİTEM tarafından işlendiği artık yavaş yavaş anlaşılıyor.

“İtirafçılar her şeyi anlatıyor, gizli tanıkların gösterdiği adreslerden cesetler çıkıyor.

“On yedi bin kişiyi sokaklardan toplayıp öldürmek ‘terörün’ daniskasıdır.”

Bu sözlere diyecek ne var? Bunlar da gerçeğin çok özlü bir anlatımı.

Sonra sıra PKK’nın tanımlanmasına geliyor. Şöyle diyor, sayın Altan:

“Kökü halkın içinde bir örgüt PKK.

“Türklerin PKK’ya bakışıyla, Kürtlerin PKK’ya bakışı ise çok farklı.

“PKK, birçok Kürt için ‘kutsal’ bir örgüt.

“Kürtler arasında çok muhalifi var, kızanı var, eleştireni var ama gene de bütün Kürtler, ‘Kürt meselesinin’ ülkenin gündemine PKK sayesinde girdiğini düşünür.”

İşte burada sayın Altan sapla samanı karıştırıyor.

PKK’nın kökünün Kürt halkının içinde olduğu doğrudur. Birçok Kürtün onu kutsal saydığı da doğru. Ama bu onun Kürtleri temsil ettiğini göstermez. (Ayrık otunun da kökü topraktadır, o da hızla yayılır; ama aynı toprakta yetişen öteki bitkilere sadece zarar verir.)

PKK Kürtler için dün ne istiyordu, bugün ne istiyor, ona bakmalı. PKK dün ne idi, ne değildi, bir yana; ama bugün Kemalist tezleri savunuyor, Türk sömürgeci  rejiminin Kürtlere uygun bulduğu statüyü onlara benimsetmeye çalışıyor. Kürtler için otonomi bile istemiyor, Kürtçenin Küdistan’da resmi dil olmasına bile gerek görmüyor. PKK dün bağımsız birleşik Kürdistan’ı ve silahlı mücadeleyi fetişleştirerek Kürt sorununu terörize etti, şimdi de Kürt halkının tüm temel istemlerini terk ederek Kürt ulusal mücadelesini pasifize etmeye çalışıyor.

“Bütün Kürtlerin, Kürt meselesinin ülkenin gündemine PKK sayesinde girdiğini düşündüğü” ise tamamen yanlış bir görüş. Kürtler akıllarını peynir ekmekle yemiş değiller, hafızaları balık hafızası da değil. İki yüz yılı bulan Kürt ayaklanmaları süreci; 1925, Ağrı, Dersim bir yana, şu andaki nesil 1960’larda onbinlerin katıldığı Doğu Mitingleri’ni, 1970’lerin coşkulu kitle hareketlerini yaşadı. Bizim partimiz, Kürdistan Sosyalist Partisi, daha o dönemde, gösterdiği bağımsız adaylarla ve devrimci sloganlarla Diyarbakır ve Ağrı’da belediye başkanlıklarını kazandı. Bunun yanı sıra, aynı dönemde TİP’in, TÖB-DER’in, kurultaylarında Kürt sorunuyla ilgili alınan kararları hatırlamalı. İçinde DİSK’in, Türkiye Yazarlar Sendikası’nın, Halkevleri’nin olduğu 40 kadar demokratik örgütün, 1970’lerde Kürtçe –Türkçe yayın yapan Roja Welat gazetesiyle ve Kürt diliyle ilgili aldığı dayanışma niteliğindeki kararları hatırlamalı...

Bütün bunlar olurken ortada ne PKK vardı, ne de Öcalan.

Sayın Altan belli ki tüm bunları görmezden bilmezden geliyor. (“Bunlardan haberi yok” mu desem yoksa?.. Belki de yakınındaki “Apo’yu ve PKK’yı kutsal bilen”bazı  Kürtlerin verdiği bilgileri kullanıyor...)

Mandela meselesine gelince... Sayın Altan söz konusu yazısında Öcalan’ı Mandela ile kıyaslıyor, onun konumunda biri gibi gösteriyor.

Bu çok komik bir benzetme.

Böyle bir yazı yazmak için ne Mandela’yı ne de Öcalan’ı hiç izlememiş, tanımamış biri olmalı... Her şey bir yana, Mandela 28 yıl ırkçı rejimin zindanlarında, soyutlanmış, türlü baskılar altında, taş kırarak, ama gık demeden yattı. Yiğitçe direndi, halkının haklı özgürlük ve eşitlik mücadelesinden ödün vermedi. Halkının direnişi ve uluslararası kamuoyunun güçlü desteğiyle sonunda özgür bırakıldı ve kendisiyle masaya oturuldu. Böylece Güney Afrika sorunu çözüldü. Öcalan ise, daha önceki trajikomik hikâyesi, sistemle ilişkileri bir yana, uluslararası planda dışlanmış biriydi. Buna, izlediği akıl almaz yanlış yöntemlerle (bunları herkes bilir), yani bizzat kendi eliyle yol açmıştı. Bu nedenle Suriye’den çıkarılınca sığınacak ülke bulamadı. Yakalandığı gün teslim oldu: “Kuran hakkı için annem de Türk!” dedi. “Fırsat verilirse hizmet ederim; yukardakilere söyleyin, onlar bilirler...” dedi.

Fırsat verilince de zaten hizmetleri göz önünde... Yakalandıktan sonra istemleri, görüşleri 180 derece değişti. Kürt halkının tüm temel istemlerini terk etti...  İmralı’dan ve derin güçlerce nasıl yönlendirildiği ise ortada...

Sayın Altan bunları bilmez mi?  Bilip de anlamaz mı?

Eğer bilip anlamıyorsa çok yazık! Eğer bilmeden yazıyorsa çok daha yazık! Hem bilip hem anladığı halde böyle yazdığına ise, doğrusu inanmak istemiyorum...

Taraf gazetesinin demokrasi mücadelesinde yaptığı değerli işin farkındayım. Ahmet Altan’ın yürekli tavrının da. Ama yalnız matematikte değil, siyasette de eksiler artıları götürür; bunu unutmamalı.

Yazarın önceki yazılarından:

Kelepir fiyatına çözüm!
Barış ve çözüm ortamı var mı?
Mardin olayı üzerine
Nesimi, Mahzuni, İhsani…
“Korku imparatorluğu”
ve arkadaşım Turgut Kazan...
Hizbullah-PKK, Jandarma silahları;
DTP’ye yönelik son operasyon

Güngören bombaları
Ve bir kez daha haklı çıkarken…
Ergenekon davası
Ve hukuk adına telaşlı çığlıklar..
.
Obama’nın ziyareti derde derman oldu mu?
29 Mart Yerel Seçimlerinin Sonuçları
Gül Kürdistan deyince...
Kar, bahar ve Newroz üzerine…
DTP sorumluları bu işlere ne der?
Bir hastane yazısı
Yerel Seçimler Üzerine
“Ergenekon”un kısa bir tarihçesi
İşte buna şaşıyorum!
Ergenekon üstüne titreyenler...
Bu telaş neyin nesi?
Onlar yalnız Ermenilerin değil, kendi halklarının da düşmanı
Din-siyaset ilişkileri
Ergenekon ve 33 asker
Din üzerine bir sohbet
Takke düştü, kel göründü
Türkiye sorunlarını neden çözemiyor?
Bezele de Dağlıca gibi bir provokasyon
Ergenekon ve Sol
Pirçandî û Pirsa Kurd
İçe kapanma olayı ya da kaplumbağa politikası
Kürtçe ve Türkçe yazma üzerine
Cambaza mı bakalım, hırsıza mı?
Komplolar, cinayetler, provokasyonlar… ”Devlet sırları!”
Sistemde açılan bu gedik önemlidir
Abant Platformu ve sömürgeci tezlerin yeni versiyonları
Ergenekon ve Dağlıca
”Bilgi Destek Planı” yıllardır yürürlükte..
Baskın Hoca’nın genellemeleri…
Bu nasıl bir ülkedir?
Umut ne AKP’de, ne Kemalizmde
AKP’nin “çözüm” paketi ve GAP
Kürt sorununda ekonomi ve siyasetin bağı
Sabancı Cinayeti’nin belgeleri de ortaya dökülürken...
AKP değişimin partisi değil
Eski film yeniden gösterimde mi?
Kedinin boynuna çanı kim takacak?
Ülkeyi batağa sokanlardan çözüm beklenemez
Yeni bir halk hareketine
gerek var
Canım tepki göstermek istemiyor
Sadun Hoca ve Hasretyan
Geçmiş olsun Sırp yoldaşlar!
Aslan Asker Şwayk ”Panodaki Şiir”e Karşı!
Türban ve laiklik üzerine
Ergenekon ve Türk medyasının çözülen dili
Düzenli köşe yazılarıma son verirken…
Hrant Dink’i anarken
AKP sistemle kaynaşırken..
Sekiz asker, bomba olayı ve Erdoğan…
Tarih, akıl ve ahmaklık üzerine
Kandil Operasyonu; hedefler, sonuçlar
Kürtlerin temsil sorunu
Sabah’taki söyleşi, DTP ve temsil sorunu üzerine
Oyunun yeni perdesi ve değişen taktikler
DTP’ye yönelik kapatma davası
Bush-Erdoğan görüşmesi ne sonuç verdi?
Militarizm Türkiye’yi teslim almak istiyor
Katil kim?.
PKK’nın silah bırakmasına veya yeni bir ateşkese karşıyım!
Bu çılgınlıkla nereye?..
Nasıl bir anayasa? – 3
Militarizm barışa, demokrasiye, gelişmeye engel
Türkiye Malezya olur mu? Keşke olabilse!
Nasıl bir anayasa? – 2 Kemalizm ayak bağı oldu
Nasıl bir anayasa?
Bir genel af  ”PKK sorununu” bitirir mi?
DTP’nin temel yanlışı ne?
Yedi kızın acı öyküsü Yaşamadan Öldüler
Yakın tarihe kısa bir gezinti
Kürdistan gerçeği, Kürt ulusal sorunu ve onurlu tavır
Türk dış politikasının rüşvetleri…
Yezidi Kürtlere yapılan saldırı
Türk Parlamentosu ve Kürtler
Seçimlerde Türkiye solu, Kürt Ulusal hareketi
22 Temmuz Seçimleri üzerine
Orman yangınları kimin işi?
Dink Davası ve Sivas
Bir mum yakmaya devam…
Kuzeyde bir hafta
Norveç sınırı, Laponlar, beyaz geceler…
Darbe ayağa düştü
Darbe planı işlemekte
Barzani “PKK terörü”nü destekliyor mu?
Hükümet gerçekleri halka anlatmalı
Sayın Sezer, nereden nereye!
Son terör eylemlerinin ardında kimlerin eli  var?
Sistem ne laik ne demokrat
“Dil Devrimi” ve “Güneş Dil Teorisi” komedisi
“Türk Tarih Tezi” komedisi
Paşalar Cumhuriyeti, berdevam mı?.
Kürt Dili nasıl kurtulur?
Türk medyası ya da Yalancı Çoban
General, istifa et!
Heyy, orada bir Müslüman yok mu?!.
Irkçı görüşlerin temeli yalan ve safsata-2
Türk-İslam sentezi ve Kürtler, Aleviler...
Irkçı görüşlerin temeli yalan ve safsata-1
Kim olursa olsun!
“Bu ırkçılık nerden çıktı?!”
Aman, 301’i değiştirmeyin!
Yanlışta direnenler, Sopayı çözüm sananlar...
“Halkın oyları” ve çıkar yol
Türkiye batağa nasıl saplandı..
Kerkük Kürdistan’a katılırsa...
Gerçek katil kim?
Ankara Konferansı üzerine
AB’ye sırtını dönen Türkiye’de Savaş hazırlığı mı, blöf mü?
Saddam cezasını buldu
Çıkara dayalı yanlış hesaplar
AB’nin son kararı üzerine
Baker Raporu ölü mü doğdu?
PKK neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik ve Irak’ta çözüm
Bir kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime direnen Türkiye
Sel, yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan, zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir şarkı, bir şiir
Fransız Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En büyük devletsiz ulus..
Oyunu gerçek sanmak-2
Oyunu gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar kirli savaşı sorgulamalı
Linç salgını yayılırken…
Lübnan’dan uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar Savaşı mı?
Türkiye’nin Kerkük Sorunu!
Halkı yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun yıkımına kim ağlar?
Terör ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık mı, sanık mı?.
Şemdin’in yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı olmasın?..
Çetelerle mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi esir alan ahtapot...
Sular ısınırken...
”Sanki herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu bir darbe değil mi?
Terör ne, terörizm ne?
TBMM Başkanı Arınç’ın kunuşması ve demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı, tutku ve akıl...
Derin devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç ve Ceza
Yine bir şeyler dönüyor…
Sistem çürümüş, dökülüyor
Irak’ta iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey olanlar..
ŞOVENİZMİN ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At izi it izine karışırken..
HAMAS ve PKK…

Sağduyu ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin üstü örtülüyor
Adalet mi rezalet mi?.
Genelkurmay Gladyosuna sahip çıktı!
Türk Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli bir fırsattır
Bu nasıl bir ilerleme?

Değişimi anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3 Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz bir ülke..
“Demokrat, özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon dumanları…
Asıl ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son gelişmeler üzerine
Kürtçe şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun, örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı için düş kırıklığıürk tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler

ÇIKAR YOL - I En başta umut gerekli
İşe yaramaz bir karar…
NE DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı kim çözsün?.
Dün cami, bugün bayrak…
İstanbul sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş I M A R I K…
Kürt Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon

Derin Devlet Tiyatrosunda Kürtler ve Türkler...

 
 
PSK Bulten © 2009