PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 
Açılımda eksikler ve yanlışlar

Kemal Burkay

Son günlerde peş peşe yaşanan olumsuz gelişmelerle açılım sürecinde, her şey bitmiş olmasa da  bir dar boğaza girildiği bellidir. Bir ay önceki iyimserlik yok şimdi.

Bu noktaya nasıl gelindi?

Statüko güçlerinin, korku tüccarı CHP ve MHP’nin yaptığı çığırtkanlıktan söz etmeye gerek yok. Bu bekleniyordu. Asker-sivil bürokrasinin sürece sistemli biçimde köstek olması da sürpriz olmadı. Hele hele Ergenekon denen çetenin ortamı germek, topluma korku ve endişe salmak için giriştiği provokatif eylemlerden söz etmeye hiç gerek yok; o da bekleniyordu. Bir başka deyişle statüko güçleriyle değişim güçleri arasındaki bu kapışmada, gelinen olumsuz durum nedeniyle karşı tarafı suçlamakla yetinmek mantıklı olmaz. Onların işi zaten süreci engellemekti, bunun için her yola yönteme başvuracaklardı; bunda şaşacak bir şey yoktur. Önemli olan açılım sürecini başlatan ve ondan yana olan kesimlerin tutumudur. Bu noktaya gelinmesinde onların payı ne? Hangi ciddi hatalar, yanlışlar yapıldı?

Öncelikle açılımı başlatan AK Parti’nin tutumuna bakalım: Onun süreci iyi yönetemediği, süreç yanlısı aydınlar tarafından bile sık sık ifade edildi. Bence de öyle.

Okurlar bilirler, söz konusu “açılım”la ilgili olarak daha baştan pek iyimser değildim ve bunu o zaman yayınladığım “Barış ve Çözüm Ortamı Var mı?” ve “Kelepir Fiyatına Çözüm” başlıklı iki yazımda dile getirmiştim. Bunun birinci ve başlıca nedeni  AK Parti’nin, çözüm konusunda, sorunun ebatlarına uygun gerçekçi  bir projeden yoksunluğu idi. AK Parti çözümden asıl olarak PKK’ya silah bıraktırmayı ve bazı reformlarla Kürtleri yumuşatıp düzene entegre etmeyi amaçlamıştı. Söz konusu reformlar ise palyatif nitelikteydi ve Kürt sorununun köklü çözümünü sağlamaktan uzaktı. 

İkincisi ise Cumhurbaşkanı Gül’ün, “bu kez kurumlar arasında uyum var,” demesine rağmen, böyle bir uyumun olmadığına ilişkin kanımdı. Çünkü silahların susması, PKK’nın dağdan inmesi, mevcut imtiyazlı konumunu savaşa ve çatışma ortamına borçlu olan militarist güçlerin işine gelmezdi. Nitekim açılımın lafı edilir edilmez ordu operasyonlarına hız verdi. Daha sonraki günlerde de açılımı zora sokan bu tavır sürdü ve Genelkurmay Başkanı açılımın çevresini duvarlarla çevirmeye yönelik kırmızı çizgilerini çekti...

Buna rağmen, böyle bir açılımın başlatılmasını bile cesur ve önemli bir adım olarak değerlendirdim ve destekledim. Çünkü silahların susması bile başlıbaşına önemliydi. Kaldı ki hükümetin, sorunun askeri yöntemlerle çözülemiyeceğine ilişkin söylemi çok daha önemliydi ve 86 yıllık politikada önemli bir değişimi, bir kırılma noktasını ifade ediyordu. Bu nedenle bize düşen, bir yandan açılım sürecini desteklerken, öte yandan Kürt halkının temel taleplerini dile getirerek süreci gerçek bir çözüm yönünde geliştirmekti. Aralanan kapı çok daha büyük değişimlere yolu açabilirdi.

Bunu doğru biçimde fark ettikleri içindir ki statüko güçleri, daha baştan tavır aldılar ve hükümeti topa tuttular, vatanı ve milleti bölmekle, ihanetle suçladılar. Değişim güçlerine, veya çıkarları gereği değişimden yana olması gereken güçlere gelince, onlar ne yazık ki olup bitenin önemini gereği gibi kavramadılar ve kimi tarafsız kalırken, kimi statükocuların ocağına odun taşıdı.

Örneğin politikalarını anti Amerikan otomatigine bağlamış bazı sol kesimler, açılım sürecini ABD’ye mal ederek karşı tavır aldılar. Oysa silahların susması ve Kürt sorununun çözüm yoluna girmesi Kürtler kadar ülkenin emekçilerine de yarardı. Savaşta ölen onlardı ve savaş onların lokmasını küçültüyordu. Ayrıca barış ortamı özgürlüğün ve demokrasinin sınırlarını genişletirdi ki doğal olan solun bu sürece destek olmasıydı.

Alevi kesim de açılım sürecini AK Parti gibi Sünni-İslamci gelenekten gelen bir partinin başlatmasına bakarak ona kuşkuyla yaklaştı. Oysa, statükonun yıkılması Kürtler gibi, Alevi kitlesinin de hak ve özgürlüklerinin yolunu açardı.

Kürt kesiminin açılım konusundaki tavır ve tutumu da ikircikli oldu. Kürtlerin en örgütlü ve kitlesel kesimi, PKK-DTP, açılıma karşı söylemde açık bir tutum almasa da, gerek Ergenekon davasına, gerekse açılım sürecine destek vermedi. Hatta zamanla, Öcalan’ın kişisel koşulları, sağlığı gerekçe gösterilerek şiddete varan sokak eylemleri düzenledi, ardından ise PKK Reşadiye provokasyonunu yaptı veya sahiplendi.

Bunu DTP’nin kapatılması, ardından, DTP’li politikacılara ve belediye başkanlarına yönelik ikinci tutuklama dalgası izledi. (Birincisi, geçtiğimiz nisan ayında yaşanmıştı).

DTP’nin kapatılmasında hükümetin rolünün ne olduğu hâlâ netleşmiş değil. Bunu tam bilemeyiz de. Bazıları bunu, zaten ezici çoğunluğuyla AK Parti karşıtı ve statüko yanlısı olan AYM’nin açılıma bir karşı atağı olarak görüyor. Ancak en azından AK Parti’nin, DTP davası karar aşamasında iken ona yeter desteği verdiği söylenemez. Hatta Cemil Çiçek ve Burhan Kuzu gibileri “PKK ile arasına mesafe koymadığı için” ona gözdağı verdiler ve Herri Batasuna örneğini göstererek kapanmasının AB kriterlerine ters düşmeyeceğini ileri sürdüler.

Ama AK Parti’nin, DTP’ye karşı tavrı bundan çok önce, DTP daha Meclis’e girer girmez başlamıştı. Erdoğan uzun süre DTP’yi muhatap almamakta direndi; ancak iç ve dış kamuoyundan yükselen ağır eleştiriler karşısında ve neden sonra tavrını yumuşattı. Bu olgun bir politik tutum değildi ve ne AK Parti’ye ne de demokratikleşme sürecine yaradı.

Statükocu güçlerin ve Ergenekon çetesinin hükümeti köşeye sıkıştırıp devirmek için var güçleriyle direndikleri, karşı atağa geçtikleri bir dönemde bu yanlışlar oldukça fazlaydı ve açılım sürecinin bir dar boğaza girmesine yol açtı.

Tam da bu noktada gelen, eski DTP’li-şimdi BTP’li belediye başkanlarına ve politikacılara yönelik son tutuklama dalgası ise açılım sürecinin ipini çekmek gibi bir şey.

Bu operasyona hükümetin destek verdiği, en azından yeşil ışık yaktığı anlaşılıyor. Eğer hükümet, karşılaştığı zorluklar ve gördüğü tepkiler üzerine açılım sürecinden dönüş yaptıysa diyecek bir şey yok. Ama böyle bir şey açılımla birlikte AK Partiyi de bitirir. Yok eğer hükümet Tokat eylemine ve sokak eylemlerine duyduğu öfkeyle son operasyonu başlattıysa, bu da şu aşamada ters teper ve sorun çözmeye hizmet etmez. Yani en azından taktik olarak yanlıştır.

Açılım sürecine hizmet edecek şey, ortamı yumuşatacak adımlardır ve bunlar da en başta hükümetin elindedir. Parlamentodaki Kürt milletvekilleriyle ve belediye başkanlarıyla çözüm konusunda sıcak bir diyalog, seçim ve siyasi partiler yasalarını demokratikleştirme, yüzde 10 barajını kaldırma veya aşağı çekme, dağdakileri indirmek ve cezaevlerini siyasi tutuklulardan boşaltmak için bir kısmi af vb...

Amaç çatışma ortamına son verip siyasetin yolunu açmaksa izlenecek yol budur. Son olup bitenler (DTP’nin kapatılması, politikacılara ve belediye başkanlarına yönelik son operasyon) ise buna hizmet etmediği gibi, siyasetin önünü daha da kapama anlamına geliyor.

Sonuç olarak, bir yandan açılım sürecini başlatan hükümet, öte yandan açılımda yararı olan toplum kesimleri ve onların temsilcisi durumunda olanlar, başından beri karşılıklı olarak yaptıkları yanlışlarla sürecin böylesi dar bir boğaza girmesine yol açtılar.

Eğer şimdi süreci tümden sonlandırmak istemiyorlarsa, ki bu meydanı faşizme ve militarizme bırakmakla eş anlamlıdır ve sonuçları herkes için acı olacaktır, her biri kendi tutumunu gözden geçirmeli, neyi yanlış yaptık diye sormalı. Dar boğazı aşmak yapılan hatalardan ders çıkarmaya bağlıdır.

Öncelikle hükümet, eğer bu açılım sürecini, Kürtleri yumuşak bir dille oyuna getirme değil de gerçekten sorun çözme olarak anlıyorsa, eğer Kürt varlığını ve haklarını tanımaya içtenlikle açıksa, onlarla, onların legal-illegal örgütleriyle görüşmeyi, konuşmayı, çözümü birlikte aramayı içine sindirmelidir. Bunu yaparken barış ve demokrasi düşmanlarının çığırtkanlığına aldırmamalıdır.

Kürtler ve değişimde çıkarı olan tüm öteki kesimler ise, epeyce risk alıp bu adımı başlatmış olan AK Parti hükümetini yalnız bırakmamalı, destek vermeliler. Tek başına AK Parti’nin gücü bu dar boğazı aşmaya yetmez.

 Yazarın önceki yazılarından:

İki ihtimal
Ergenekon eylemde
Tüm barış ve demokrasi güçleri uyanık olmalı
TBMM’de Kürt Sorunu ve Dersim…
Statükocu güçler, Ergenekon ve şiddet birbirine bağlı
Hey, Hürriyet! Orada kimse yok mu?..
Aptallık insana özgüdür
Alevi sorununu çözmeye Munzur’dan başlayın!
Abdülmelik Fırat’ın ardından
Aldatanlar ve aldananlar...
Sisteme kurban edilenler...
Ayıp diye bir şey vardır, Bay Akyol!
Şu bölme, bölünme hikâyesi...
Dema Nu ile söyleşi
Ne yazmalı?
Bu nasıl devlet, bu nasıl yargı?!
Statüko ile değişim arasında
Ahmet Altan sapla samanı karıştırıyor
Kelepir fiyatına çözüm!
Barış ve çözüm ortamı var mı?
Mardin olayı üzerine
Nesimi, Mahzuni, İhsani…
“Korku imparatorluğu”
ve arkadaşım Turgut Kazan...
Hizbullah-PKK, Jandarma silahları;
DTP’ye yönelik son operasyon

Güngören bombaları
Ve bir kez daha haklı çıkarken…
Ergenekon davası
Ve hukuk adına telaşlı çığlıklar..
.
Obama’nın ziyareti derde derman oldu mu?
29 Mart Yerel Seçimlerinin Sonuçları
Gül Kürdistan deyince...
Kar, bahar ve Newroz üzerine…
DTP sorumluları bu işlere ne der?
Bir hastane yazısı
Yerel Seçimler Üzerine
“Ergenekon”un kısa bir tarihçesi
İşte buna şaşıyorum!
Ergenekon üstüne titreyenler...
Bu telaş neyin nesi?
Onlar yalnız Ermenilerin değil, kendi halklarının da düşmanı
Din-siyaset ilişkileri
Ergenekon ve 33 asker
Din üzerine bir sohbet
Takke düştü, kel göründü
Türkiye sorunlarını neden çözemiyor?
Bezele de Dağlıca gibi bir provokasyon
Ergenekon ve Sol
Pirçandî û Pirsa Kurd
İçe kapanma olayı ya da kaplumbağa politikası
Kürtçe ve Türkçe yazma üzerine
Cambaza mı bakalım, hırsıza mı?
Komplolar, cinayetler, provokasyonlar… ”Devlet sırları!”
Sistemde açılan bu gedik önemlidir
Abant Platformu ve sömürgeci tezlerin yeni versiyonları
Ergenekon ve Dağlıca
”Bilgi Destek Planı” yıllardır yürürlükte..
Baskın Hoca’nın genellemeleri…
Bu nasıl bir ülkedir?
Umut ne AKP’de, ne Kemalizmde
AKP’nin “çözüm” paketi ve GAP
Kürt sorununda ekonomi ve siyasetin bağı
Sabancı Cinayeti’nin belgeleri de ortaya dökülürken...
AKP değişimin partisi değil
Eski film yeniden gösterimde mi?
Kedinin boynuna çanı kim takacak?
Ülkeyi batağa sokanlardan çözüm beklenemez
Yeni bir halk hareketine
gerek var
Canım tepki göstermek istemiyor
Sadun Hoca ve Hasretyan
Geçmiş olsun Sırp yoldaşlar!
Aslan Asker Şwayk ”Panodaki Şiir”e Karşı!
Türban ve laiklik üzerine
Ergenekon ve Türk medyasının çözülen dili
Düzenli köşe yazılarıma son verirken…
Hrant Dink’i anarken
AKP sistemle kaynaşırken..
Sekiz asker, bomba olayı ve Erdoğan…
Tarih, akıl ve ahmaklık üzerine
Kandil Operasyonu; hedefler, sonuçlar
Kürtlerin temsil sorunu
Sabah’taki söyleşi, DTP ve temsil sorunu üzerine
Oyunun yeni perdesi ve değişen taktikler
DTP’ye yönelik kapatma davası
Bush-Erdoğan görüşmesi ne sonuç verdi?
Militarizm Türkiye’yi teslim almak istiyor
Katil kim?.
PKK’nın silah bırakmasına veya yeni bir ateşkese karşıyım!
Bu çılgınlıkla nereye?..
Nasıl bir anayasa? – 3
Militarizm barışa, demokrasiye, gelişmeye engel
Türkiye Malezya olur mu? Keşke olabilse!
Nasıl bir anayasa? – 2 Kemalizm ayak bağı oldu
Nasıl bir anayasa?
Bir genel af  ”PKK sorununu” bitirir mi?
DTP’nin temel yanlışı ne?
Yedi kızın acı öyküsü Yaşamadan Öldüler
Yakın tarihe kısa bir gezinti
Kürdistan gerçeği, Kürt ulusal sorunu ve onurlu tavır
Türk dış politikasının rüşvetleri…
Yezidi Kürtlere yapılan saldırı
Türk Parlamentosu ve Kürtler
Seçimlerde Türkiye solu, Kürt Ulusal hareketi
22 Temmuz Seçimleri üzerine
Orman yangınları kimin işi?
Dink Davası ve Sivas
Bir mum yakmaya devam…
Kuzeyde bir hafta
Norveç sınırı, Laponlar, beyaz geceler…
Darbe ayağa düştü
Darbe planı işlemekte
Barzani “PKK terörü”nü destekliyor mu?
Hükümet gerçekleri halka anlatmalı
Sayın Sezer, nereden nereye!
Son terör eylemlerinin ardında kimlerin eli  var?
Sistem ne laik ne demokrat
“Dil Devrimi” ve “Güneş Dil Teorisi” komedisi
“Türk Tarih Tezi” komedisi
Paşalar Cumhuriyeti, berdevam mı?.
Kürt Dili nasıl kurtulur?
Türk medyası ya da Yalancı Çoban
General, istifa et!
Heyy, orada bir Müslüman yok mu?!.
Irkçı görüşlerin temeli yalan ve safsata-2
Türk-İslam sentezi ve Kürtler, Aleviler...
Irkçı görüşlerin temeli yalan ve safsata-1
Kim olursa olsun!
“Bu ırkçılık nerden çıktı?!”
Aman, 301’i değiştirmeyin!
Yanlışta direnenler, Sopayı çözüm sananlar...
“Halkın oyları” ve çıkar yol
Türkiye batağa nasıl saplandı..
Kerkük Kürdistan’a katılırsa...
Gerçek katil kim?
Ankara Konferansı üzerine
AB’ye sırtını dönen Türkiye’de Savaş hazırlığı mı, blöf mü?
Saddam cezasını buldu
Çıkara dayalı yanlış hesaplar
AB’nin son kararı üzerine
Baker Raporu ölü mü doğdu?
PKK neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik ve Irak’ta çözüm
Bir kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime direnen Türkiye
Sel, yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan, zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir şarkı, bir şiir
Fransız Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En büyük devletsiz ulus..
Oyunu gerçek sanmak-2
Oyunu gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar kirli savaşı sorgulamalı
Linç salgını yayılırken…
Lübnan’dan uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar Savaşı mı?
Türkiye’nin Kerkük Sorunu!
Halkı yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun yıkımına kim ağlar?
Terör ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık mı, sanık mı?.
Şemdin’in yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı olmasın?..
Çetelerle mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi esir alan ahtapot...
Sular ısınırken...
”Sanki herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu bir darbe değil mi?
Terör ne, terörizm ne?
TBMM Başkanı Arınç’ın kunuşması ve demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı, tutku ve akıl...
Derin devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç ve Ceza
Yine bir şeyler dönüyor…
Sistem çürümüş, dökülüyor
Irak’ta iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey olanlar..
ŞOVENİZMİN ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At izi it izine karışırken..
HAMAS ve PKK…

Sağduyu ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin üstü örtülüyor
Adalet mi rezalet mi?.
Genelkurmay Gladyosuna sahip çıktı!
Türk Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli bir fırsattır
Bu nasıl bir ilerleme?

Değişimi anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3 Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz bir ülke..
“Demokrat, özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon dumanları…
Asıl ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son gelişmeler üzerine
Kürtçe şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun, örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı için düş kırıklığıürk tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler

ÇIKAR YOL - I En başta umut gerekli
İşe yaramaz bir karar…
NE DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı kim çözsün?.
Dün cami, bugün bayrak…
İstanbul sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş I M A R I K…
Kürt Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon

Derin Devlet Tiyatrosunda Kürtler ve Türkler...

 
PSK Bulten © 2009