PSK PSK Bulten KOMKAR Roja Nû Weşan / Yayın Link Arşiv
Dengê Kurdistan
PSK
PSK Bulten
KOMKAR
Roja Nû
Weşan/Yayın
Arşiv
Link
Webmaster
psk@kurdistan.nu
 

Kimlik sorunu- 3

Kadın sorunu ve sosyalizm

Kemal Burkay

Önceki iki yazımda “Ben neyim? Biz neyiz?” sorularını sormuş ve bunun karşılığı birey ve grup olarak bir dizi kimliğimizi sıralamış, alt kimlik-üst kimlik kavramları ve Zazaca ile ilgili bazı spekülasyonlar üzerinde durmuştum.

Kimliklerimizin önemi, ya da önem sırası bir yönüyle bizim bakış açımıza bağlıdır. Kişi ya da grup olarak bazı kimliklerimizi öne çıkarabiliriz veya onları daha çok önemseyebiliriz. Öte yandan bu önem, aynı zamanda onların işlevine, hayatımızda oynadığı role bağlıdır.

Örneğin klan ya da aşiret geçmişte, özellikle de henüz bugünkü modern, küçük, çekirdek ailenin, sınıfların ve devletin olmadığı komünal dönemde grupsal kimlik olarak insan yaşamında çok büyük bir etkiye sahipti. İnsan ancak klan içinde var olabilir, yaşamını sürdürebilirdi. Klan olarak avlanılır, barınma ve avlanma yerleri öteki klan ve aşiretlere karşı savunulurdu. Bu nedenledir ki hem uzak geçmişte, hem de büyük kentlerin, çağdaş sınıfların oluşmadığı, kırsal yaşamın ve geleneksel üretim biçimlerinin ağır bastığı dönemlerde aşiret, işlevi olan bir toplumsal organizasyon olarak önemini korumuştur. Ama günümüzde o eski işlevi yoktur ve o denli güçlü aşiret dayanışmasına gerek kalmamıştır. Modern toplum aşireti çözüp dağıtıyor.

Herhangi bir kimliğimizin yok sayılması, red edilmesi ya da yasaklanması özgürlüğümüze bir müdahaledir. Örneğin bir yazarın özgürce yazamaması, bir düşünce adamının görüşlerinin yasaklanması, bir sanat adamının sanatını serbestçe yapmasının engellenmesi kimliğe ağır bir saldırıdır. Bunun gibi bir inanç grubunun inaçlarının gereğini serbestçe yapmaktan alıkonulması, dilin ve kültürün yasaklanması kimliğe ağır saldırıdır ve bunlar ciddi toplumsal çatışmalara yol açar.

Demokratik toplumlar söz konusu farklı kimliklere bir hayat alanı tanıyarak, kişilerin ve farklı kimliklerden grupların bir arada özgürce barış içinde yaşamasını sağlarlar. Böyle bir ortamda farklı kimlikler bir soruna dönüşmez. Nerede gereksiz yasaklar, baskı ve engeller varsa, nerede özgürlük yoksa orada sorunlar yaşanır.

Cinsel kimlik ve kadın sorunu

Günümüzde kadın sorunu da, kadınlara yönelik baskı ve eşitsizliğin ürünüdür. Kadına yönelik söz konusu baskı ve eşitsizlik yüzyıllar içinde ortaya çıktı ve modern zamanlarda değişen koşullar ve gelişen kadın mücadelesi sonucu onlara tanınan pek çok hakka rağmen tümden ortadan kalkmış değil.

Aslında kadın ve erkek kimliği doğanın yarattığı bir durumdur ve doğaldır. Diğer canlılarda olduğu gibi, insanların nesillerini sürdürebilmesi için gereklidir bu. Ayrıca bu iki cins arasındaki ilişki, sevgi ve arkadaşlığın en önemli kaynağıdır. Ne var ki insanlar, başka konularda olduğu gibi bunda da zamanla, sosyal hayatta geliştirdikleri garip ilişkilerle, kadın-erkek arasındaki dengeyi kadının aleyhine bozdular. Kadın toplumsal yaşamda baskı ve sömürünün türlü biçimleriyle yüz yüze kaldı. Bu bozulma erkeklerin yararına görünse de gerçekte insan soyunu önemli bir çelişki ve çatışma ile, önemli bir sorunla yüz yüze bıraktı ve onlara bir bütün olarak mutsuzluk getirdi. Çözümü ise bellidir: Kadınlara karşı her türlü eşitsizliğe son vermek. Bu, gerekli yasal değişikliklerin yanı sıra, insanların anlayış ve ilişkilerinde köklü bir değişikliği gerektiriyor ve bu değişim toplumun gelişmesine, modernleşmesine ve demokratikleşmesine paralel olarak gerçekleşiyor.

Toplumsal sınıflar ve sosyalist kimlik

Sınıfsal kimliğimiz de sözü edilmesi gereken en önemli kimliklerimizden biri. Açık ki böyle bir kimlik ancak sınıflı bir toplumda var olabilir. Uzak geçmişimizde, klan hayatı yaşadığımız komünal dönemde sınıflar yoktu. Klan olarak topluca barınır, topluca avlanır ve kardeşçe bölüşürdük. Ne var ki üretim araçları, teknik ve bilgi geliştikçe biz de değiştik; özel mülk ortaya çıktı; mülk sahipleri ve mülksüzler, zengin ve yoksul halinde ayrıştık. Önce köleci düzen oluştu; güçlüler üretim araçlarına, topraklara ve sürülere el koydular, ötekileri köle haline getirdiler. Bunu feodal dönem (feodal toprak beyleri ve toprağa bağımlı köylüler-serfler), onu kapitalizm (patron-işçi düzeni) izledi.

Diğer bir deyişle bilgi ve teknik gelişti, insanlık sözde uygarlık yolunda çok “ilerledi”;  ama insanlar arasındaki  ilişkiler çok bozuldu, baskı ve haksızlık, eşitsizlik de o oranda arttı...

Zenginler, mülk sahibi sınıflar, bu haksız düzeni sürdürmek için hem bu düzenin doğal olduğuna dair kafamıza nice masallar okudular, hem de bizi susta durdurmak için polis örgütleri, ordular, mahkemeler kurdular, darağaçları, giyotinler ve zindanlar yaptılar...

Bunu nasıl gidereceğiz? Açık ki yine tam bir eşitlikle. Bugün insanlık olarak elimizde var olan, komünal dönemin mızrağı, feodal dönemin sabanı ile kıyas bile kabul etmez dev üretim araçlarıyla herkese yeter barınak, giyim ve beslenme aracını üretebilir ve modern dönemin öteki ihtiyaçlarını karşılayabiliriz. Yoksulluğa tümden son verebiliriz. Gerçekten özgür ve barışçı bir dünya yaratabiliriz.

Bunun yolu ise sömürüye dayanan ve baskıyla korunan bu sisteme son vermek, sınıfsız, sömürüsüz bir sistem kurmaktır. Bu sosyalizmdir.

Böyle bir devrimi başarmak için 19. Yüzyıldan, 1871 Paris Komünü’nden beri mücadele edip duruyoruz. 1917 Ekiminde büyük bir devrim de başardık, Sovyetler Birliği’nde sosyalizmi inşa etmeye çalıştık. Bunu Çin devrimi ve başkaları izledi. İnsanlığın yoksul ve ezilen kesimi olarak büyük umutlara kapıldık. Ne yazık ki bu büyük dalgayı sürdürmeyi başaramadık, ağzımıza gözümüze bulaştırdık. Ne yazık ki insanlık bu adil ve güzel sistemi kurabilecek kadar olgunlaşmamıştı ve geriye döndük...

Sosyalizmin yaşadığı son büyük bunalımdan sonra kapitalistler bayram ediyorlar. Sosyalist uygulamanın kimi yanlışlarını, başarısızlıklarını gerekçe gösterip onu faşizmle bir tutuyorlar. Kendi sistemlerini rakipsiz, zafer kazanmış gibi gösteriyorlar. Bazı liberal aydınlara göre kapitalist toplum insanlara zenginlik getirerek tüm sorunları çözecektir. Bunlar, bilimsel ve teknik devrimdeki kimi değişikliklere bakarak işçi sınıfını bile yok saymaya kadar varıyorlar.

Kapitalistlerin ve onların sözcülerinin bu sevincini ve yaygarasını anlamak zor değil. Onların propaganda mekanizması ise oldukça güçlü. Sosyalist kesimde ise bir yandan yenilginin, bir yandan söz konusu propaganda çarkının etkisiyle moral düşüklüğü gösteren, havlu atan, saf değiştirenler birhayli. Bunun etkileri bizim ülkemizde de görülüyor. Geçmişte sosyalist dalganın kabarmasıyla sosyalist saflara akın edenlerin pek çoğu hızla uzaklaştı.

Kürt toplumunda da başlarda Kürt milliyetçiliği adına sosyalizme karşı gösterilen tepkiler yeniden canlandı. Bu anlayışa göre Kürtler ulusal hakları için çalışmalı, ama sosyalizmin Kürt hareketine bir yararı yok, sosyalizm için harcanan enerji boşuna...

Bunu söyleyenler, Kürtlerin bir kimliğini, ulusal kimliğini öne çıkarmakla kalmıyor, öteki kimlikleri yok ya da önemsiz sayıyorlar.

Ulusal baskı altındaki Kürt halkı için ulusal kimliğin önemini ve bu anlamda özgürlük mücadelesinin önceliğini elbette tartışmıyoruz. Ancak bu kimliğin ve bu mücadelenin önemi, diğer kimlikleri görmezden gelmeyi veya önemsiz saymayı gerektirmiyor. Nasıl ki sınıf sorununu ve sınıf mücadelesini önemsemek, ulusal kimlik sorununu, inanç özgürlüğünü, kadın sorununu ve benzer farklı kimliklerden kaynaklanan hak ve özgürlük taleplerini küçümsemeyi gerektirmiyorsa.

Kürtler de sınıflardan oluşan bir toplumdur, yoksulu zengini, işçisi patronu, toprak ağası topraksızı vardır. Alevi, Yezidi gibi inançları baskı altında olanları vardır. Hâlâ canlı olan feodal ilişkilerin daha da büyüttüğü bir kadın sorunu vardır. Kürt devrimci ve demokratları tüm bu farklı kimliklerin sorunlarına, taleplerine ilgisiz kalamazlar.

Sosyalizm emekçilerin çıkarını savunan dünya görüşü olarak Kürt emekçilerini de ilgilendirir. Bu nedenle bir bölümümüz bilinçli işçi, emekçi, ya da onların dostu aydınlar olarak aynı zamanda sosyalist bir kimlik taşırız. Bu kimliğimiz ulusal kimliğimizle çatışmaz. Kürt ulusunun özgürlüğü için mücadele ederiz, sosyalizm için de.

Sosyalizm, gibi onun uluslararası ilişkilere bakışının bir yanı olan enternasyonalizm de bağımlı ulusların özgürlük mücadelesi ile çelişmez, tam tersine bu mücadeleye uluslararası destek sağlar. İşçilerin, emekçilerin enternasyonalist olmasından değil, olmamasından korkmalı. Şovenizm ulusal düşmanlığı körükler ve halkların özgürlük mücadelesine karşı çıkarken, enternasyonalist işçi hareketi başka ulusların özgürlük mücadelesini destekler. Keşke Türkiye işçi sınıfı yeterince enternasyonalist olabilseydi!

Sosyalizmi bir yana bırakın diyenler ise bilerek ya da bilmeyerek, emek ve sosyalizm karşıtı bir siyaseti izleyenlerdir. Kürt kapitalistlerinin, ağalarının ve onların sofrasından beslenenlerin böyle düşünmesi doğal; ama bu konuda bize akıl vermeye kalkmasınlar.

Biz Kürt sosyalistleri her türlü zulme, sömürüye, ayrıma karşıyız. Tüm kimliklerin özgürlüğünü savunuruz. Bu nedenle biz Kürt toplumundaki gerçek özgürlükçüleriz. Ulusal mücadelede de, kesemizi düşünmeden, en başta fedakârca mücadele etmemizin nedeni budur ve pratigimiz bunu kanıtlıyor.

 Yazarın önceki yazılarından:

Kimlik sorunu -2
Kimlik sorunu -1
27 Mayıs “Devrimi”

Anılarımın 2. Cildi ve
Gerçeğin aynasına öfke duyanlar... (1. Bölüm)

Anılarımın 2. Cildi ve
Pusulayı şaşıranlar...
(2. Bölüm)

Anılarımın 2. Cildi ve
Zeki Adsız’la ilgili tepkiler (3. Bölüm)

Anılarımın 2. Cildi ve
İki kazı bile güdemeyecek adam...

(Bölüm 4)

Viyana-İzlanda, Dil ve Şiir
Bir Dünyalıyım
Kovancılar Depremi, Lazaref, Dema Nû ve Newroz...
Geçmişten bir sayfa...
Çok laf değil, somut adımlar...
KÜRT SORUNUNDA BU DURUMA NASIL GELİNDİ? 1960 VE SONRASI...
Pervasızlığın bu kadarı:
“Balyoz” derbe planı...
Kar – Şiir
Ali Baba Kırk Haramiler Mağarasında
Açılımda eksikler ve yanlışlar
İki ihtimal
Ergenekon eylemde
Tüm barış ve demokrasi güçleri uyanık olmalı
TBMM’de Kürt Sorunu ve Dersim…
Statükocu güçler, Ergenekon ve şiddet birbirine bağlı
Hey, Hürriyet! Orada kimse yok mu?..
Aptallık insana özgüdür
Alevi sorununu çözmeye Munzur’dan başlayın!
Abdülmelik Fırat’ın ardından
Aldatanlar ve aldananlar...
Sisteme kurban edilenler...
Ayıp diye bir şey vardır, Bay Akyol!
Şu bölme, bölünme hikâyesi...
Dema Nu ile söyleşi
Ne yazmalı?
Bu nasıl devlet, bu nasıl yargı?!
Statüko ile değişim arasında
Ahmet Altan sapla samanı karıştırıyor
Kelepir fiyatına çözüm!
Barış ve çözüm ortamı var mı?
Mardin olayı üzerine
Nesimi, Mahzuni, İhsani…
“Korku imparatorluğu”
ve arkadaşım Turgut Kazan...
Hizbullah-PKK, Jandarma silahları;
DTP’ye yönelik son operasyon

Güngören bombaları
Ve bir kez daha haklı çıkarken…
Ergenekon davası
Ve hukuk adına telaşlı çığlıklar..
.
Obama’nın ziyareti derde derman oldu mu?
29 Mart Yerel Seçimlerinin Sonuçları
Gül Kürdistan deyince...
Kar, bahar ve Newroz üzerine…
DTP sorumluları bu işlere ne der?
Bir hastane yazısı
Yerel Seçimler Üzerine
“Ergenekon”un kısa bir tarihçesi
İşte buna şaşıyorum!
Ergenekon üstüne titreyenler...
Bu telaş neyin nesi?
Onlar yalnız Ermenilerin değil, kendi halklarının da düşmanı
Din-siyaset ilişkileri
Ergenekon ve 33 asker
Din üzerine bir sohbet
Takke düştü, kel göründü
Türkiye sorunlarını neden çözemiyor?
Bezele de Dağlıca gibi bir provokasyon
Ergenekon ve Sol
Pirçandî û Pirsa Kurd
İçe kapanma olayı ya da kaplumbağa politikası
Kürtçe ve Türkçe yazma üzerine
Cambaza mı bakalım, hırsıza mı?
Komplolar, cinayetler, provokasyonlar… ”Devlet sırları!”
Sistemde açılan bu gedik önemlidir
Abant Platformu ve sömürgeci tezlerin yeni versiyonları
Ergenekon ve Dağlıca
”Bilgi Destek Planı” yıllardır yürürlükte..
Baskın Hoca’nın genellemeleri…
Bu nasıl bir ülkedir?
Umut ne AKP’de, ne Kemalizmde
AKP’nin “çözüm” paketi ve GAP
Kürt sorununda ekonomi ve siyasetin bağı
Sabancı Cinayeti’nin belgeleri de ortaya dökülürken...
AKP değişimin partisi değil
Eski film yeniden gösterimde mi?
Kedinin boynuna çanı kim takacak?
Ülkeyi batağa sokanlardan çözüm beklenemez
Yeni bir halk hareketine
gerek var
Canım tepki göstermek istemiyor
Sadun Hoca ve Hasretyan
Geçmiş olsun Sırp yoldaşlar!
Aslan Asker Şwayk ”Panodaki Şiir”e Karşı!
Türban ve laiklik üzerine
Ergenekon ve Türk medyasının çözülen dili
Düzenli köşe yazılarıma son verirken…
Hrant Dink’i anarken
AKP sistemle kaynaşırken..
Sekiz asker, bomba olayı ve Erdoğan…
Tarih, akıl ve ahmaklık üzerine
Kandil Operasyonu; hedefler, sonuçlar
Kürtlerin temsil sorunu
Sabah’taki söyleşi, DTP ve temsil sorunu üzerine
Oyunun yeni perdesi ve değişen taktikler
DTP’ye yönelik kapatma davası
Bush-Erdoğan görüşmesi ne sonuç verdi?
Militarizm Türkiye’yi teslim almak istiyor
Katil kim?.
PKK’nın silah bırakmasına veya yeni bir ateşkese karşıyım!
Bu çılgınlıkla nereye?..
Nasıl bir anayasa? – 3
Militarizm barışa, demokrasiye, gelişmeye engel
Türkiye Malezya olur mu? Keşke olabilse!
Nasıl bir anayasa? – 2 Kemalizm ayak bağı oldu
Nasıl bir anayasa?
Bir genel af  ”PKK sorununu” bitirir mi?
DTP’nin temel yanlışı ne?
Yedi kızın acı öyküsü Yaşamadan Öldüler
Yakın tarihe kısa bir gezinti
Kürdistan gerçeği, Kürt ulusal sorunu ve onurlu tavır
Türk dış politikasının rüşvetleri…
Yezidi Kürtlere yapılan saldırı
Türk Parlamentosu ve Kürtler
Seçimlerde Türkiye solu, Kürt Ulusal hareketi
22 Temmuz Seçimleri üzerine
Orman yangınları kimin işi?
Dink Davası ve Sivas
Bir mum yakmaya devam…
Kuzeyde bir hafta
Norveç sınırı, Laponlar, beyaz geceler…
Darbe ayağa düştü
Darbe planı işlemekte
Barzani “PKK terörü”nü destekliyor mu?
Hükümet gerçekleri halka anlatmalı
Sayın Sezer, nereden nereye!
Son terör eylemlerinin ardında kimlerin eli  var?
Sistem ne laik ne demokrat
“Dil Devrimi” ve “Güneş Dil Teorisi” komedisi
“Türk Tarih Tezi” komedisi
Paşalar Cumhuriyeti, berdevam mı?.
Kürt Dili nasıl kurtulur?
Türk medyası ya da Yalancı Çoban
General, istifa et!
Heyy, orada bir Müslüman yok mu?!.
Irkçı görüşlerin temeli yalan ve safsata-2
Türk-İslam sentezi ve Kürtler, Aleviler...
Irkçı görüşlerin temeli yalan ve safsata-1
Kim olursa olsun!
“Bu ırkçılık nerden çıktı?!”
Aman, 301’i değiştirmeyin!
Yanlışta direnenler, Sopayı çözüm sananlar...
“Halkın oyları” ve çıkar yol
Türkiye batağa nasıl saplandı..
Kerkük Kürdistan’a katılırsa...
Gerçek katil kim?
Ankara Konferansı üzerine
AB’ye sırtını dönen Türkiye’de Savaş hazırlığı mı, blöf mü?
Saddam cezasını buldu
Çıkara dayalı yanlış hesaplar
AB’nin son kararı üzerine
Baker Raporu ölü mü doğdu?
PKK neden taktik değiştirdi?
İlkesizlik ve Irak’ta çözüm
Bir kez daha Ermeni sorunu üzerine
Değişime direnen Türkiye
Sel, yangın vb. “doğal felaketler” üzerine..
Kürdistan, zenginlik içinde yoksul ülke..
Bir şarkı, bir şiir
Fransız Parlamentosu’nun kararı Ve Cezayir..
En büyük devletsiz ulus..
Oyunu gerçek sanmak-2
Oyunu gerçek sanmak.. (1)
Ana-babalar kirli savaşı sorgulamalı
Linç salgını yayılırken…
Lübnan’dan uzak dur, Kürdistan’a hücum!..
Uygarlıklar Savaşı mı?
Türkiye’nin Kerkük Sorunu!
Halkı yalanla besleyen rejimler…
Irak’ı bekleyen: Ya üçlü konfederasyon, ya üç ayrı devlet
Bölgemizde ve Dünyada barış ve istikrar için..
Statükonun yıkımına kim ağlar?
Terör ve PKK bahane, Hedefler çok başka…
Hürriyet’in tehlike çanları!
Kırk katır mı, kırk satır mı?..
Demirel, Çiller, Ağar, Güreş… Bunlar tanık mı, sanık mı?.
Şemdin’in yakalanması, destanlar, balonlar…
Başı türbanlı bir kadın neden cumhurbaşkanı olmasın?..
Çetelerle mücadelede hükümete destek vermeli
Ülkeyi esir alan ahtapot...
Sular ısınırken...
”Sanki herkes kör, herkes zincirlerle bağlı…”
Bu bir darbe değil mi?
Terör ne, terörizm ne?
TBMM Başkanı Arınç’ın kunuşması ve demokrasi üzerine..
Şemdinli’deki askeri yığınak neyin nesi?..
Rejimin Kürt halkına topyekün saldırısı
Baş terörist kim, PKK mı, Türk devleti mi?
Önyargı, tutku ve akıl...
Derin devlet oyununda Rejisör, figüran ve seyirci…
Suç ve Ceza
Yine bir şeyler dönüyor…
Sistem çürümüş, dökülüyor
Irak’ta iç savaş kaygısı ve kendi kendine gelin güvey olanlar..
ŞOVENİZMİN ESİR ALDIĞI BEYİNLER (*)
At izi it izine karışırken..
HAMAS ve PKK…

Sağduyu ve hoşgörü gerekli
Şemdinli’nin üstü örtülüyor
Adalet mi rezalet mi?.
Genelkurmay Gladyosuna sahip çıktı!
Türk Gladyosu tasfiye edilmedikçe…
Yalancının mumu yatsıya kadar yanar
“Demokratik Cumhuriyet”in patenti Bay Öcalan’ın mı?
Türk rejimi neden Apo´ya sarıldı?
Kürt sorununa çözüm çeşitlemeleri üzerine…
Türkiye Kürtler konusunda İran’ın bile çok gerisinde…
Erdoğan’ın Şemdinli ziyareti ve alt kimlik-üst kimlik üzerine
Paris olayları ve küreselleşme üzerine
Olaylar böyle mi aydınlanacak?
Şemdinli bir fırsattır
Bu nasıl bir ilerleme?

Değişimi anlamak ve Kürt sorununda akılcı çözüm
Bilimsiz üniversite, hukuksuz adliye..
Türkiye’nin AB üyeliği ne Sevr’dir, ne de Lozan…
AB ile müzakereler başlarken umutlar - kaygılar...
3 Ekim bir dönüm noktası olacak
Sevgisiz bir ülke..
“Demokrat, özgür ve çağdaş Kürtlerin sesi…”
Provokasyon dumanları…
Asıl ölüm susmaktır
PKK’yı muhatap yapan kim?
Erdoğan’ın son tavrı
Doğu Kürdistan’daki son gelişmeler üzerine
Kürtçe şu anda zincirlerle bağlı
Öcalan İmralı´dan alınmalı
Derin Devlet ve PKK el ele..
Bir kez daha terör ve uluslararası sorunlar üzerine
Bir toplum nasıl kandırılır?
Bazı dostların ardından
AKP Alevileri yok sayıyor
ÇIKAR YOL - III Buyrun, örgüt de var, iş de!
Erdoğan’ın ABD gezisi: Türk tarafı için düş kırıklığıürk tarafı için düş kırıklığı
ÇIKAR YOL – II Teslimiyete karşı ulusal seçenek
Fransız Referandumu üzerine düşünceler

ÇIKAR YOL - I En başta umut gerekli
İşe yaramaz bir karar…
NE DEĞİŞMİŞ?.
Soykırım ve Yüzyıllık Nazizm
Kendi ordusunun işgali altında…
Türkiye’nin Kürt Politikası: Döverek Islah..
PKK’yı kim çözsün?.
Dün cami, bugün bayrak…
İstanbul sorunu artık Kürdistan sorunudur
Ermeni Soykırımı ve Orhan Pamuk Olayı
Bir kez daha laiklik sorunu ve Aleviler konusu
Ş I M A R I K…
Kürt Devleti ve Deli Dumrullar…
Dezînformasyon û Prowokasyon

Derin Devlet Tiyatrosunda Kürtler ve Türkler...

 
PSK Bulten © 2010